28 Temmuz 2013 Pazar

Kadıköy Yaz Konserleri


Kadıköy Belediyesi Yaz Konserleri

Kadıköy Belediyesi'nin kendi marketing'ini yapacağı yok bari yaşayan halk olarak biz harekete geçelim! (Taş atıyorum anlayana:))
Bu ayın başından beri çok güzel bir konser serisi mevcut , tabi bilmeniz için belediye reklamlarını yakından takip etmeniz gerekiyor , ek şerite metrobus adını takan bir belediyenin tam zıttı , yaptıklarını benim anlamadığım sebeplerden ötürü pazarlamayan yaşadığım yer belediyesi , çok güzel bir şekilde tüm Kadıköy halkının  parklarında klasik müzik ve caz konserleri veriyor.
Bugunkü de bizeydi ..

Biz bugun Alpi'i de alıp arkadaşlarımızla Kalamış parkında (ayıptır soylemesi evimizin önünde) Oda orkestrasından 1 bucuk saatlik muhteşem bir klasik müzik konseri dinledik.
Açık hava olması ve park kafenin sandalyelerini acıp cay - kahve servisinde bulunması da işe eksrtra bir rahatlık kattı.
Mozart ve Azeri parçalar çalındı .
Alp beni çok güldürdü yine . Sürekli ne çalıyor, abi neden öyle ellerini yapıyor dedi durdu, ben de Mozart çaldı , şimdi Macar dansları çalacak dedim.  Alp'in cevap: ' anne nerde Macar? ' oldu.

Herşey çok güzeldi , çocuk parkının yakınında  olduğu için çocuklar da hem oynayıp hem müziği dinleyebildiler

Son şarkı 10. Yıl Marşı oldu.  Bu şarkıya şefliği aramızdan biri yaptı , çok anlamlı olarak ...
Ve yine tabi salya sümük ne olacak şimdi iç geçirmesi , ah ne guzel bir hayatımız var, almayın bu guzel hayatı elimizden düşünceleri üzerimize yapıştı
Alp kucağımızda horlarken , onun rahat uyumasının verdiği garip mutlulukla evimize döndük...

Haftaya yakalamak isteyenlere Özgürlük Parkı'nda klasik muzik konseri var.
detaylar www.kadikoy.bel.tr

26 Temmuz 2013 Cuma

Sorularım




Sanırım 30 yaş üzerinde edinilen en güzel alışkanlık bu . Bazen aklında bir ampul yanması ve bir şekilde durup ne yapıyorum  ve ne yapmak istiyorum diye sormak

Çünkü bir çok insan iddia etse de kendimizin karar verdiği şeyler kadar bu koskoca kosmosun bize çıkardığı yaşamların içinde yuvarlanıyoruz.

Ne olmak istiyorum ?

Neredeyim ?Nerede olmak istiyorum ?

Kimlerleyim ? Kimlerle olmak istiyorum ?

Günümü neler yaparak geçirmek istiyorum ?

Umutlarım ne ? Ve başkalarından umut ettiklerim ne?

Peki ya hiç tanımadığım ama sokakta yanımda olan insanlar ? Onlar nasıllar? Bu insanlar benim içinde olmak istediğim toplum mu?

Nelere benimle alakasız olsa da çok üzülüyorum? Katlanamadıklarım neler?  Onlar için gerçekten bir şey yapamaz mıyım ? Ne biliyorum ki?

Ve neler benden bağımsız beni mutlu ediyor? Onların bir parçası olamaz mıyım?

Bu yaşadığım istediğim hayatsa sürdürülebilir mi? En büyük korkum ne?  O korkuyu yaşamaya değer mi?

İşte bütün bunlar kafamın içinde bir anda yanıyor ..



Ben olduğum gibi bir insan olmak istiyorum.  İddiasız güzel geçen bir hayat...

Daha yeni içinde parkların bahçelerin olduğu bir yerde yaşamaya başladım ,buraya eski gençliğimin evine olduğu gibi aşık oldum. Burası hiç bozulmasın istiyorum. Çünkü ben hep olduğu gibi kaldığı sürece burada olmak istiyorum.

Bu aralar hayatımda ilk kez biraz daha yalnız hissediyorum. Yakın arkadaşlarım yurtdışına taşındı , burada kalanlarla İstanbul mesafeleri ve trafiğine bağlı kaldık.  Çocuklar ve ya uzun mesai saatleri yüzünden önceden yapılan çok planlı programlar hariç görüşmek zor oluyor...


Benim kritik soru(nu)m, iyi bir hayat yaşamak istiyorum . Ama işte bunun adına günümün 11-12 saatini bir yerde çok çalışarak geçiriyorum. Geri kalan saatleri ise Alp ile zaman geçirmek , spor yapmak , kitap okumak , Tunç’ la arkadaslarımla keyifli bir kadeh şarap içmek için bölmeye çalışıyorum. Çoğuna zaman kalmıyor!!!!  


En büyük umut Alp ..En zor olan iyi bir insan yetiştirmekmiş. Alp’in ne mesleği olduğu kimle olduğu nerede yaşadığı değil kalbinin gerçekten iyi olduğundan emin olması önemli. Gerisini düşünmemesi için biz zaten elimizden geleni yapıyoruz 


Peki ya hiç tanımadığım ama sokakta yanımda olan insanlar ? Onlar nasıllar?Bu toplumun o %50 içerde zor tutulan kesimi , ya da kendini garantiye alıp diğerlerini HİÇ umursamamaktan bir gram rahatsız olmayan patronlar ve onların yalakaları, cahillikten keyif alan, etrafındakileri sömürmek ve kandırmak için cahil bırakmaya çalışan kesimler benim olmak istediğim insanlar değiller, onlar başka bir yerde olsunlar karşıma çıkmasınlar isterdim. Ama olmuyor..

Buna alışamıyorum doğrusu! 

 

 Bendeki cevaplar bu kadar 

Siz de soruyorsunuz degil mi? 

23 Temmuz 2013 Salı

I am back

Amsterdam Sunset


Yaz tatilini bitirsem iyi olacak !!
Mayıs ayından beri direniş , Alp ile yaz tatili organizasyonları derken blogumu ihmal ettim :(
Ama geri döndüm

Bu hafta klasik bir Amsterdam yolculugunu yeni lokasyonum (Kalamış)  yuzunden Sabiha Gokcen'den Pegasus ile yaptım.
Pazar gunu saat 19 da uctugum icin o sıcakta bombos bir havalimanında tek basımaymısımcasına rahat hareket etmeme ragmen donusum bir el clasico - işkence oldu.
Pegasus, dıs hatlar ve iş sehayatleri( özellikle benim gibi  iş laptopunu mobil desktop seklinde agır cihazlar secenler icin) icin hiç uygun bir secim degil.
8 kilo hakkınız var ve normal bir el bagajından cok daha mini olanlarını aslında resmi olarak kabul ediyorlar. 
Tabi yeterince mızlarsanız anladıgım kadarı ile ucaga da alabiliyorsunuz ki ben donuste bunu yapmadım ve ulkemde saolsun hic bir havalimanında zamanında valiz alınamadıgı için hayli zaman kaybettim.
Valizim geldiginde ise ciddi sekilde fermuarları ile oynandıgını anladım.
Neyseki Amsterdam bana kendimi cok iyi hissettirmişti ki hic sorun etmemeyi basardım (eh biraz:))
Amsterdam ilk kez bu kadar gunesli ve sıcaktı . Ofisten cıkınca 6 dan 10 a kadar gunesin altında bira patates keyfi yaptık :)  Hem de plajı hic aratmayacak bir beach cafe'deydik Amstel'de. Ayaklarımızın altında kumlar koymuşlardı.
Yanımızdaki insanlar sıcaklayınca bir suya atladılar.  Bu özgür sehir güneşle buluşunca cennet oluyormuş!






biralardan biraz mayıştık :)))))

arkada kanalda botlarıyla gezenler ve suya atlayanlarrr



Ve dönüşümde de yine super bir kitap almayı başardım. Artık Amsterdam Schiphol'u kitap alma konusunda yeni mekanım ilan edebilirim :) Kitap almaya Amsterdam'a gidecek değilim tabi ama iş için gideceğim dönemlerde kendimi yeni bir kitap için motive etmem fena fikir değil .
Kitabın ismi: TRUST ME IAM LYING - RYAN HOLIDAY . Yazar uzun yıllar marketing / PR - SEO  ve Social Media üzerinde çalışmış ve tüm bu yolun sonunda aslında kendisinin bir canavara dönüştüğünü (bir manupulator olduğunu)  ve etrafındaki herkesinde aynı şekilde olduğunu farketmiş.
Nasıl ufak bir satır yazının bir anda önemli bir gazetenin başlığı olabileceği , basit bir fotografın nasıl birini işinden edebileceği , bir blog yorumunun  borsada bir hisse üzerinde neler yapabileceği , bir twitin nerelere varabileceği...

İşte bana kitabı aldırtan resim :)  Dörtte birini bitirdim bile!