18 Aralık 2011 Pazar

Brezilya Fönü


Ben doğal hayat yanlısı ama bir o kadar da yaşlanma korkusu artmış insan ! kendini hergün daha bakımlı görmek uğruna saçlarımı bir ton kimyasalın altına yatırdım . Artık saçlarım 5 ay kadar dümdüz.
Adı Brezilya fönü olarak geçen işlem aslında permanın tam zıttı. Saça ciddi anlamda  keratin içerikli kimyasal atılıyor, saatlerce taranıyor, yeniden ilaçlanıyor ve sonunda da kurutulup bir profesyonel düzleştirici ile düzleştiriliyor. 3 saat kadar süren bu işlemin sonunda bir krem sürülerek tekrar saç yıkanıyor, ve artık saçınız gözünüzün önünde (!) taraksız fırçasız dümdüz oluyor.
Şu anda bazı internet sitelerinin 50 TL ye bile promosyon yaptığı brezilya fönünü ; eğer benim gibi gözünüzü kararttıysanız , önerim( ve benim yaptığım) gideni tanıdığınız  ve güvendiğiniz bir kuaföre yaptırınız .. Çünkü hem aynı işlemi yapmak üzere kaçak karışımların varolduğu söylentileri internette oldukça yaygın hem de zaten orjinal işlem bile bir hayli kimyasal (!)
Mutlu muyum ? Evet J Günlerdir fırçasız yaşıyorum , saçlarım süper  gözüküyor.   Tam benim gibi üşengeç bir insana göre bu !!!

Öncesinde 6 ay kadar internetten de araştırdım.  En komik yorumu paylaşmadan edemeyeceğim!
Eksi sozluk:  Yorum 6: (tanri siva, 10.12.2010 12:36 ~ 12:56) 

Önce tatlı, yoksa zaman akıp geçiyor..

insan sevdiklerini için için özler ...

Zaman su gibi akıp geçiyor, tüm hafta sonu eğlenceli birseyer yazmaya çalışarak geçirdim . Önce Alp (oğlum)hasta oldu sonra kendim , bu bir aile geleneği zaten , birbirimize bulaştırma turları .. Sonunda da eğlencesi olmayan bir olay oldu .
Bu aralar yani 30 lu yaşlarım en çok doğum ve en çok ölüm haberi aldığım yaşlarım .. bir gün çok seviniyorum , örneğin Cuma çok sevdiğim bir arkadaşımın bebeği olacağını öğrendim , o kadar sevindim ki , dün sabah Alp’in oyuncaklarını ayırdım , biraz da kıyafet . İnsan doğuma o kadar seviniyorki , ne güzel şey yeni taptaze bir hayat ! Bir şeyler yapmak istiyor, garip bir enerji geliyor.
Bugün ise resmen içim kan ağlıyor , bir arkadaşımın bir yakını öldü. .. Sanki bir roller coasterda gibi içim.. en kötüsü ise ölüme üzülen insanların neler hissettiklerini  biliyor olmam.. Zaten zaman herşeyin ilacı derlerse de yaşadıklarınız hep bir kaşıntı yapar, bu tip durumlarda elinizde olmadan aynı yarayı kaşırsınız kızarır... Başka türlü ne hissettiğimi anlatamıyorum . kısacası elimi kaldıracak halim yok içim bomboş oldu.
Herseferinde de bir film sahnesi aklıma geliyor,  kendimi sorguluyorum , neden hala yemekten önce tatlı yemiyorsun!?
Hayat o kadar kısa ki , tüm yemek sırasını beklersen en sevdiğin tatlıya yer kalmaz , zaman kalmaz... 

6 Aralık 2011 Salı

Dedemin İnsanları


Bir kac gundur insanların yüzlerine bakarken aniden bir sey yakalıyorum ve bu filme geri dönüyorum . bu yüzden de yazmam gerekli  .
Pazar günü dedemin insanları’na gittik. Daha önce mustafa hakkında hersey ,ulak ,ıssız adam, babam ve oglum filmlerini takip etmiş ve bol bol aglamış klasik bir türk bayanı olarak bu sefer  mendilim ile gitmiştim ama beklediğim gibi olmadı . en çok dokunan mehmet’in ölmesi oldu belki , ya da dedenin torununun o hırçınlığı. Bu iç güdü bana tanıdık geldi . İnsan önce ailesel olarak aidiyet ister sonra toplum olarak, arkadaşlık olarak.. Zaten o yüzden biraradayız. Küçükken bu aidiyetleri çok sorgulamıştım sonra kabul ettim .
Ve Çağan Irmak’ı tek bir şey icin cok takdir ettim , belki de o tuzaga düştüm yani eğer bu reklamsa da beni vurdu. Ben dedesi olsaydım çok mutlu olurdum.. O eski insanların kibar gururlu mağrur ve son derece iyi olduklarını hatırlamak beni çok mutlu etti nedense. Belki de o güne gidip o insanlarla yaşamak istedim...
Kısacası filmden çıktık hafif gözler kırmızı ama gülümsüyoruz. Canım bir evime gitmek istemiş , Alsancak’ taki eve ama annemle yaşadığımız gibi olsa , sabah kızarmış ekmek kokusu ve ;Elvis Presley olsa , annem ona bayılırdı. Uyansam ve kendimi çok büyümüş herşeyi yaşamış sanan o kocaman çocuk olsam yine.. Ben de çocukluğumu çok özledim filmden sonra ...ve İzmir’imin insanlarına güldüm ..Hiç tanımadığım dedemi hayal ettim , onu da dede gibi düşündüm.. O küfürleri ozellikle p...venk dedi ki eniştem bile bunu kullanırdı , nerdeyse irkildim filmde aynı apaynıydı söyleyiş tarzı !
Şu anda yine tatlı bir gülümseme geldi yüzüme o yüzden gidin bu filme J bugünlerde tatlı bir gülümseme heran kolay olmuyor....



1 Aralık 2011 Perşembe

İstanbul'da standart bir sabah

Sabah 7:30

saat 8:30


Bir zamanlar yaşamayı çok sevdiğim bu yorucu şehirde halen beni heyecanlandıran birseyler var. Bugun vapurla karşıya geçeceğim. Akşam ise bir yere davetliyim ama gitmeden taksimde minik bir yürüyüş yapabileceğim. Belki saatler sürecek oraya ulaşmam ve eminim adım atsan iğne düşmeyecek kötü bir kalabalık olacak ama olsun
10 seneden beri ilk defa bu şehirin kalabalığını gördüm belki de . Alışveriş merkezlerindeki, otobanlardaki kuru kalabalığı.  Ve insanların önce mecburiyetten sonra ise alışkanlıktan bu şehirde kalitesiz bir yaşam savaşı verdiklerini gördüm . Saat 6 da kalk 2 saat araba kullan . Bir sürü stresli insanla gününü kavga dövüş geçir . Akşam yine 2 saat araba kullan . Evinin önünde park yeri bulama ! ya da şehrin bir ucunda yaşa ve aksam eve girince bir daha çıkmak söz konusu bile olmasın ve Tv de dizi izle! İstanbul’da mı ayda mı yaşadığını sor sonra da!
Eskiden hemen bir bilet aldığım tiyatroya gitmek için bile uygun gün saat ve tiyatro sahnesine 10 gündür karar veremedik . Leyla’nın evi ! Halen bu Cumartesi sana bilet alacağız!!
En çok etkileyen de bütün bu karmaşadan nefret eden kocam . O kadar sinir oluyor ki artık dışarı bile çıkmıyor. 
O yuzden akşam single im ! Neyse işin iyi tarafı bedava bir bakıcım var J hem de en güvenilirinden ..
Tabi Alp in olması da zaman yönetimini değiştiriyor , daha planlı programlı olmak zorundasınız.
Ama her şehirde insanlar çocuk sahibi oluyor.Böyleyken bu şehrin yaşayanlarının sinirlerini yemesi neden?
Buradan sonra yürüyerek işe gidebileceğim ve yürüyerek denize girebileceğim bir şehir arıyorum !
Neyse yine de heyecanlıyım ! Birazdan Hisar , boğaz ve Sirkeci’ye gidiyorum . Eski İstanbul ve boğaz manzarası... Her vapur yolculuğum bana bu şehre taşınma sebebimi hatırlatıyor. Kalbi atan ve insanı içine çeken , bağımlılık yaratan bu şehri....