19 Haziran 2012 Salı

India is Calling!!!

Önemli bir gezginden hindistan gezisini aktarıyorum :)  

Ece Kurt - Mayıs 2012:


'Tamam artik oturup yaziyorum kacis yok :)

Nerden baslasam nasil anlatsam. Turistik bir gezinin disindaydi benim icin Hindistan. Bir gun icime dogdu ve Hindistan'a gitmeliyim oldum. Aynen ingilzcesi: INDIA is CALLING...

Aslinda hakkinda cok bisey bilmedigim, insanlari davet ettigimde ise yuzlerini burusturduklari bir ulke Hindistan. Oysaki benim simdiye kadar gittigim ulkeler arasinda bende en cok iz birakanlardan.

Simdi kendini begenmislik yapip herkes anlamaz gibi laflar etmeyecegim. Herkesin seruveni kendine. Bazen oyle bir ruh halinde oluyorsunuz ki isterseniz 30 km otedeki sehre gidin farkli seyler bulabiliyorsunuz. Ama benim icin bu yolculuk maddi bati dunyasindan manevi dogu dunyasina adim atmak oldu. Aradigim bir cok seyin cevabini bulmami kolaylastiran, beni cok cok iyi hissettiren bir ulke oldu Hindistan.


En cok tesekkuru bana programi yapmamda yardimci olan arkadasim Nil'e borculuyum. O hindistan'i alti ustune getirmis, her sene kesin en az 1 kere ziyaret eden bir arkadasim. Bana planimi yaparken cok yardimci oldu ve cok iyi fikirler verdi.

Bizim Rotamiz:

Mumbai:
çok yorgun bir donemin ardindan tek yapmak istedigimiz kendimize biraz zaman ayirmakti. Iliski, hayat hersey bizi zorlanmakta...konustugum herkes Mumbai guzel ama sakin ordan baslama dedi.Biz de indigimiz gibi kendimizi 5 yildizli bir otele attik. Ilk gun burnumuzu disari cikarmadik. Biraz uyku, bolbol, guzel yemekle kendimizi bakima aldik. Grand Hyattt hava alanina yakin en iyi otellerden biri. Digerlerine gore biraz daha pahalica ama deger. Icinde cok guzel restoranlar var, hindistan a baslangic icin bire bir. Tabi butcesi rahat olanlar icin. Toplamda 1 gece kalis , extra internet, havalani servisi, aksam ustu sinirsiz icki gibi paketleri de katarsaniz 2 kisi icin 300-350 EUR civari veriyorsunuz. Tabi bu Hindistan standardlarinda baya yuksek bir mebla ama bir an bile pisman olmadim, ozellikle restoranlarindan cok memnun kaldik.

GOA:
biz sakin bir tatil arayisindaydik o yuzden Goa nin olabilecek en sakin ve huzurlu sahillerinden Patnem'de kalmayi tercih ettik. Burda sahil kenari tam anlamiyla kafa dinleme oldu. Ben merakli oldugum icim yoga/reiki opsiyonlarina baktim. Harmonica diye sahilin sonunda bir yerde ilk kez reiki ile tanistim. Detaylica yazmayacagim ama bana cok iyi geldi diyebilirim.
Burasi harika bir manzarasi olan yoga/reiki ve benzeri egitimlerin verildi bir yer. Gercekten bayildim. Yanliz insanlar genelde Hintli degil. Burada bu isleri yapanlarin neredeyse hepsi yabanci. Hindistan ise daha cok ilham veren yer oluyor sanirim.
Goa'da bir gun trekking yaptik. Adini hatirlamamakla birlikte zaten 2. Bir opsiyon yoktu diye hatirliyorum. Bilgileri oradaki sahil uzerindeki restoranlarin birinde bulduk.
Biz Patnem'de Papayas'da kaldik. Tavsiye ederim. Temiz ve duzgun, yemekleri guvenilir. Yine gitsem kalirim diyecegim yerlerden. http://www.papayasgoa.com/contact.html
Plaj uzerinde, bizi direk havaalanindan alip getirdikleri icin de cok kolay ulasabildik. Mail atarak hepsi rahatca ayarlanabilir.
Goa 'da motorla plaj hopping yapmak mumkun, biz ehliyetimizi unuttugumuz icin yapmadik ama yapanlar tavsiye etti.

HAMPI:
Goa'dan ayarladigimiz sleepers bus ile Goa'dan gece yolculugu ile hampi'ye gittik. Yolculuk traji komikti. Aslinda ufak bir insan oldugum icin benim icin uyuyacagimiz yere sigmak zor olmadi ama 1.90 lik erkek arkadasim icin durum ayni degildi. Ayrica butun virajlardan son hizla gecen otobus bizi hafif sarsti diyebilirim. Yine de bence katlanabilir bir yolculuktu. Her molada ciglik cigliga coke, water, toilet diye bagiran gorevliyi ve vardiginiz zaman uzerinize cullanan taksici, otel avcilarini saymazsaniz herkes yolunda gitti. Vardigimizda sabah 6 gibiydi daha yeni gozlerimi aciyordum ki, " tip for the driver, tip for the driver" diye uzerime yapisan soforden, sonrada bize biseyler kaziklamaya calisan 10 kisiye " go away" diye bagiran Sevgilim uykumu bir anda acmaya yeti. Uzerinize yapisan insan toplulugu o kadar komikti ki. En son sinirlerine yenik dusen sevgilim "F..K YOU" seklindeki bagirislari insanlari ancak 1 adim geri gitmeye ama hemen 1 sn sonra tekrar o bir adimi geri burnunuzda biterek geri atmalari hala gozlerimin onunde. Ben ona sakin ol dedikce, cevredekiler, "Listen to your girlfriend" dediklerini hatirladikca de hala yuzumde bir tebessum olusuyor. Neyse zaten otelimizi onceden ayarlamistik. Kaldigimiz yer:Mowgli Guest house. Hampi'de kalinabilecek her yer cok basit yerler. Mowgli'de bunlarin icinde nispeten duzgun ama cok bisey beklememekte yarar var. Bizim odamiz pirinc tarlalarina bakiyordu. Guzel manzara, back packers scene. Hampi Hindistan;I tecrube etmek isteyenlere siddetle tavsiye edilir. Neden: Hindusim, tapinaklar, hindistan tarihi, gercekligi, doga ve fakirlik, farkli renkler, bir okadar da turist burda var. Bence gormeye deger. Ben renklere ve hissettirdiklerine bayildim. Cocuklar.... onlar gercekten bir harika. Hindistan'daki cocuklar bana cocuklari sevdirdi diyebilirim. O kadar gozlerinin icin guluyor, o kadar tatlilar ki...
Tavisyeler: biz tapinaklari bisiklet ile gezdik. Bisiklet turu lokal rehberlerden ayarlanabilir. Yada direk motor kiralayip kendiniz gezebilirsiniz. Hepsi guzel. Kolaya kacmak isteyenler rehberi tercih edebilir, boylelikle kesfetmek cok daha hizli, belki de daha kolay.

Banglore:
kusura bakmayin ama fazla pozitif bir anim olmadi. Sehir kulustur, sozde gelismis, modern... bizim yandan yemis Manisa sanki... (Manisalilar alinmasin) Uzun bir tren yolculugu sonunda ulastigimiz, ve uzun bir tren yolculugu ile devam ettigimiz aradaki stop over. Onun yerine Mysore'a gidin. Benim yatam lokal Hintlileri dinleyip yanlis yapmak oldu...

Tren uzerine cok bisey yazmicam. It's an Experience!! Onceden alin, yeriniz saglam olsun! En asagi bir kac hafta onceden alin ki daha da saglam olsun. Biz 1 hafta onceden sleepers bulabildik ancak... de demistim.. Bu da bir tecrubeydi. Hakkinda cok sey duydum, yok fareler cirit atiyor, yok insanlar uzerine atliyorlar...yaninda uyaninca birini buluyorsun... bana hic biri olmadi. Hatta tanistigim Belcikali bir kiz onu taciz ettiklerini soyledi. Benim basima hic biri gelmedi. Insanlar gayet karikatur, bense gozlemlediklerimden memnun... yine gitsem yine binerim... kesin...

Kerela, daha dogrusu Fort Cochin:
Banglore uzerinden Fort Cochin'e gittik. Daha da guzellesti hersey. Kaldigimiz yer tek kelimeyle sahane. Delight Guest House. Dusunmeyin gidin derim. Temiz, guzel, sahipleri cok seker. Birde su insanlarin kafalarini sallayarak seni onaylamalari yok mu.. en cok onu ozledim!! :) Fort Cochin aslinda zamaninda Hindistan'a ilk ulasilan limanlardan biri. Dolayisiyla Hollanda, Portekiz, Ingiliz izleri gormek mumkun.. ama onemli olan kiliseler yada balikcilar degil bence.
Fort cochin ile ilgili guzel olan sey, hic agresif olmamasi. Gayet rahat, takil sokaklarda, yuru... izle... insanlar cok daha rahat burda.
Biz  burdan bir kac tur ayarladik, tembellikten mi nedir, hep organize ettik kendi kendimize kesfetmek yerine.

Backwaters... Munnar (cay ekim alanlari)... ve bizim son dakka vaz gectigimiz ulusal parklar... burda normalde zor rastalayacaginiz hayvanlari ve bol doga gormek mumkun...biri bize park kapandi dedi. Her dediklerine inanmayin :)

Ve hindistan yemekleri... Kesinlikle bir HARIKA... ben doyamadim... duzgun restoranlarda yerseniz hastalanmak sart degil, ben bir gun hastalandim ama Hollandali sevgilim gayet saglam gecirdi butun 3 haftayi. Dikkat ederseniz ( kapali su, pisirilmis yemek gibi..) hasta olmadan donmek mumkun. Sanirim benim hatam corba icmek oldu :) En son duragimiz Mumbai idi. Arada ucakla seyahat ettik. Rahat ve ucuz aslinda. Hindistan'i herseyiyle denemek gibi bir derdiniz yoksa taksi ve ucakla cok rahat gidebilirsiniz heryere...
Mumbai aslinda guzel bir sehir. Hindistan'a alistiktan sonra gitmek ise daha da guzel. Sehir zamaninda Ingilizlerin yaptigi bir cok bina ile dolu. Ne gariptir ki gorulecek nerdeyse hersey onlar zamamninda yapilmis. Garip bir gercek...

Kaosda var, guzellikte...bence deger... sehir merkezinde kalmakta yarar var sehri gormek isteyenler icin.

Insanlar cok guzel Hindistan'da. Biri size baktigi zaman gozlerinizin icine bakiyor. Kacirmadan. Sizle gelip fotograf cektirmek istenler var, unlu olmak nasil bir duygu diye merak ederseniz, gidin derim.
Unlu olmaniza gerek de yok. Farkli olmaniz yeterli. Insanlar, cocuklar... kaos ama bir sekilde kendi yolunu bulan ve gulumsemeyi eksik etmeyen bir kaos...

Bu benim Hindistan gezimdi...

Merak edenlere... Cesareti olanlara... Hayati dolu dolu yasamak istenlere... Hindistan siddetle tavsiye edilir...

PS: Ayse'cim umarim isine yarar bir yazi olmustur....
Kocaman opuyorum... bir sonraki gezimde insallah hep beraberiz...'

ECE'YE COK TEŞEKKURLERRRR

16 Haziran 2012 Cumartesi

Amsterdam


Şu anda 10.000 ft  yukarıda beyaz bulutların arasından yere bakmaya çalışıyorum. Bir uçakta gidiyorum , kısacık bir yolculuk . Amsterdam’da toplam 24 saat ancak kalacağım heralde. Bu bir türlü ısınamadığım (gerçek ve manevi anlamda) sehirde en yakın 2 arkadasım ile 2 aksam gecirecegim en azından! Yarında aksam kaçarak ülkemiz yaz havasına geri döneceğim. Kendi yaşadığım yere bayıldığımdan değil ama sevmiyorum işte soğuk tavırlı Avrupa havasını . Bir kıtanın havası neyse insanları ruhu da öyle oluyor.

Yine de gezi tavsiyeleri yapmaktan vazgeçemeyeceğim J Defalarca Amsterdam’a gitmiş  olarak bazı  ipuçlarım olacak !
1-      Benim  Avrupa ile aram açık. Uzun süredir vize isteyen ülkelere gitmediğim için rahattım, şimdi girişte rahatsız olacağım. Eğer Hollanda –Türkiye hukumetleri arasında ile bir gerginlik varsa , sacma sapan sorular olacak neden geldin , kac gun kalacaksın, nerede kalacaksın , nerede calışıyorsun, kim seni cagırdı , telefonu ne ?  Bazen de dönüş ucak biletimi basarım bir sarılıp opmedigi kalır gumruk memurunun!  Eğer kötü davranırlarsa yine Brezilya , Arjantin , Sili, Uruguay ve Afrika gezilerimi hatırlayıp dudak bukecegim , ve sanki onlar bayılmış gibi bayılmıyorum size diye soyleyivereceğim. Uzun lafın kısası Vizenizi Hollanda’dan alın ya da buradan vizeniz olacagı yere tren ile gideceginizi bildirin.  Unutmayın vize memurları da görevli sonucta! (Yani sakin olun; isteyince bir dutch  minnicik bir sinek olup midenizi bulandırabilir)

2-      Hollanda’da her yere tren  ve ya tramway ile gidin. Tren için hemen valizleri alınan yerde kredi kartı ile bilet alımı yapılabilir. Her yerde kiosklar var. Cok basit ikinci klas alınan bir bilet : One way - retun – daily opsiyonları ile hayatınızı kolaylaştırır. Çok kontrol oldugu için asla biletsiz trene binmemek gerekir!

3-      Taksiye binerseniz de Turkce konusmayı deneyin. Hollanda da neredeyse her hub’da bir Turk donercisi var ve taksilerin %90 ı Turk J .Kalan %10 da Turk ile evli , ve ya arkadastır , cat pat Turkce bilir!
4-       Turistik yapılacak 3 hareket var. Kanal Turu, Red light caddesinde cıplak bayan sergisi(!) ve coffee shoplar (ve ya iddiayı arttırınca magic mushroom)  . Zaten sırf bu yuzden Amsterdam tatili 4 gunun uzerinde daima sıkıcı olur. Bu 3 aktivite birbirine karışık 3 gün icinde fazlası ile yapılabilir J

5-      Favori mekanım Keizergracht caddesindeki mini kafeler .. Sabah Kahvaltısı icin Bagels and Beans, aksam yemegi için bir aksam mutlaka Los Pilanos  ve  bir gece de Jimmy Woo!  Yanlız Hollanda’da aç olmamak gerekli , yani acıkmadan yemeğe gitmek sart , saatlerce bekleyebilirsiniz , bir şikayette bulunursanız iki laf carpıp ağzınıza tıkarlar. Kesinlikle kendi rutları vardır. Aciliyet Hollanda sınırlarında yoktur, Plan , do check act prensibi günlük hayatta çalışır.
6-      En guzel zaman olarak Mayıs ortası demem gerekir. Hollanda’da Mayıs ikinci haftası son 5 senedir aniden yaz sıcagına bastırır. Kanalda mini bir bot kiralanıp kendi kendinize mini bir parti yapabilirsiniz! Biz bir bekarlıga vedamızı bu sekilde yapmıştık.  Cok eglenceli olmuştu.

7-      Hollanda’da biraz genc hissederseniz hostelde kalmakta hic bir sakınca yok ! Ben o kadar genc degilim .Hotel Albus’u tercih ederim. Ya da Golden Tulip Inn. Leidzeplein’ e yakın . Zaten her yer birbirine yakın . Hele bisiklet kiralarsanız birden sehrin küçüldüğünü hissedersiniz.  (Sürekli bu aşağılamayı yapmadan duramıyorum!)  Güzel parklar var , Vondel park en meshur olanı diyebilirim. Hava güzelse gidip güneşlenilebilir , ama tabi İsvicre’den geliyorsanız! Yani Türkiye’den hangi cılgın guneslenmeye Amsterdam’a giderki?

8-      Amsterdam’la ilgili sevdiğim şeyler de var. Haagen Daas Dondurmacısı , beni cok sarhosken bile anlamaya çalışmışlardı ‘ya limonlu dondurma dedim’ diye sanırım 10 kez soyledikten sonra adamcağız bana ‘ you mean Lemon ? ’ demişti. İkincisi ise aksam bisiklet kullanırken insanların üzerlerine taktıkları ışıklar , itiraf edeyim şehirde bisiklet güzel bir olay!
9-      Çok muze var: Rembrant , Van Gogh , Picasso. Yani ne kadarını isterseniz .  Madam Tousse müzesi berbattı ama yine de cok merak edenler bir saatlerini rezil edebilirler J  Torture ve  sex muzesi de var. Bunları ben tavsiye etmem , çok gereksiz zaman ama her malın alıcısı var yazmadan geçmeyelim J

10-   Red lighti da sevemedim , belki Tunc ile gezdiğimizden ! Hahaha , yok sanırım ne kadar eski ve köklü olsa da fuhuş mantığı hosuma gitmiyor , o kadar medeni değilim.
11-   Ve son olarakHollanda’dan alabilecekleriniz : Karamel kurabiyeler, goat cheese(sayısız çeşidi var bence hepsi güzel) , Albert hein’dan ucuz kahve filtresi kagıdı! , lale tohumu  ve gitmeden havalimanında hep bir kere daha  dondurma yerim J

Bu kadar uzun yazınca yine de güzel zaman geçirdiğimi farkettim! Bir kere bir arkadaşım ya bu şehir böyle kalsa , havasını değiştirsek nasıl olur demişti , ben biraz da insanların arroganlığını değiştirsek diyorum aslında olur bu iş .
Kısacası gitmek görmek gerek sanırım !!!! J

Son not: Cok gidenler bu yazıyı okursa aaa Supper Club yok diyebilir desinler , bir sebebim var, sevmiyorum işte !!! J

15 Haziran 2012 Cuma

Minik Öykü 12 Haziran



Sonunda bu yazın güzel olayları ardı ardına oluyor!
Yakın zamanda aramıza Aren katıldı, bugun ise minicik kızımız Öykü.
İnsan kendi kanından olunca kendisinin gibi seviniyor , ne garip bir huydur bu. Öykü bu sabah  sevdiğim arkadaşlarımdan  Burcucum ile aynı gün dünyaya geldi.
Kuzenim Murat ve eşi Özgenin kızı. Bu dunyaya ilk fingerprintleri J Öykücük, Almanya’da bizden uzaklarda doğdu. İlk buluşmamızı skypeda yaptık, tıpkı Turkcell reklamlarındaki gibi telefonuma dokunup agu gugu yaparken buldum! Sonra bütün gün arkadaşlarıma onun fotosunu email attım..
Hayat çok hızlı, Öykü’nün büyüdüğünü yürüdüğünü görmemiz an meselesi bunu Alp ile öğrendim . 
 Onlar büyüyecek biz yaşlanacağız , ama hayat bu döngü ile dengesini koruyacak .Aslında herşey bu kadar basit.
Yaşarken hep bu basitlikten çıkıyorum. Bazen bir excel database’i oluyor hayat , bazen de o yapmadığımız saçma sapan işler , bir ev alalım , Alp’i okula yazdıralım, eksiklerimizi tamamlayalım.Ya da teraziden inmediğim bir hafta oluyor acilen belimin etrafındaki can simidine bir çare bulunuz!  Halbuki bütün bunlar tek kelime ile anlamsız! Önemli olan ne kadar çok gülümseyebildiğimiz = ne kadar huzurlu olduğumuz!
 Öykücüğe buradan uzun ve güzel bir hayat diliyorum , umarım Alp ile çok iyi arkadaş olurlar , hayatta birbirlerine dost olurlarJ