tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2016 Salı

Welcome to Miami -- Alp ilk Roadtrip

6 yasında oğlumla ilk uzun araba yolculuğumuz 

Avrupa’da çalışmanın mutluluğu ile 2 haftalık Christmas tatilimizi mecburi iş yönümle birleştirip bir Florida turu yaptık.

Bu guzel resim Miami değil :) Ft Myers!


Uçak:
Miami’ye gitmek için neredeyse her havayolunun ucagı mevcut , bu yüzden cok bir avantajdan bahsemeyecegim. British airlines ile ilk gidişimizde araba koltuğumuzu kaybettik. Neyseki online olarak registration yapabiliyorsunuz . Daha gezimiz bitmeden koltuğumuzun belirttiğimiz ucreti hesabımıza konmuştu.

Sezon:
Miami Aralık ayında sayılı havası garanti güzel yerlerden bu yüzden aslında bayağı yanlış bir hareket yaptık.  Sadece bizim gibi Avrupa’dan ve ya Rusya’dan seyhahat eden yoktu . Bir hayli Amerikalı yerli turist ile son derece kalabalık bir tatilimiz oldu .
Bunu normalde hic tavsiye etmem , ama 10 derecede aylardır gunes görmemiş olduğum için Miami’ye indiğimde yuzum hep guldu  . Gunes yeterli derecede güzel bir sey !!


Ulaşım :
Arabamızı havalimanindan kiraladık. Havalimanı  son derece düzensiz , ama en azından iner inmez Mia adı verilen bir iç tren hattı ile kiralık araba noktasına ulaşabiliyorsunuz.
Alamo kiralama yaptığımız sirketti , ama budget , avis gibi bir cok marka var.
Onemli bilgilerden biri ise kiralanan arabanın Sun pass’i olmasını sormak. ( Tıpkı bizim OGS gibi ,  5 dolara satın alınabilen  bir sticker ve aslında arabada otomatik bulunması gerekiyor)  Biz bunu yapmadığımız için sürekli yollarımız ne olur ne olmaz diye değiştirmek zorunda kaldık!
Araba koltuğunu kaybetmemiz cok uzucu olmadı . Florida eyaleti kanunlarına gore 6 yas itibari ile çocukların sadece normal emniyet kemeri kullanıp arka koltuğa oturmaları yeterli.

Arabamıza atladığımız gibi , kendimizi South Beach - Ocean Drive’a attık .



Cocuk için
1.      kıtalararası yolculuklarda dikkat  : Jetlag size olmasa da ona olacak , cocugunuzu zorlamayın , uyuyunca uyuyun cok erken kalkacak

2.       Miami’de gunes yakacak!!!
İlk gun 60 lik bir gunes kremine Wallgreens’den ulaşabilirsiniz .
Mumkunse otelinizi semsiye sağlayan birinden tercih yapın.  Miami , Florida veya Amerika ‘da tatil Turkiye’de Bodrum’da bayram tatili yapmak gibi , ihtiyacınız olan seyleri önceden elde etmekte fayda var , sonra cok pahalı olabilir, veya mumkun olmayabilir.



Tatil
En güzel an , Alp’in ayağının denize değdiği andı .
Aslında hic program yapmaya gerek yoktu.  Deniz dalgalı ama eğlenceli, kumsal uçsuz bucaksız.
Kumdan kale yaparak butun bir gun geçebilir.
İlk 3 gunumuzuRoom Mate Lord Balfour otelinde yayarak geçirdik.
Aksamları ise genelde yuruyus yaptık beğendiğimiz yerlerde yemek yedik. Tavsiye etmek istediğim tek bir yer var. Jalapeno . Hem güzel zaman geçirdik , hem de muhabbetimiz güzel oldu.


Alp ve Tunc bir gun yan adadaki seaaquiarium’da geçirdi.
Protesto ettiğim bu park programına ailemizi temsilen ben katılmadım!
Ama aslında biraz saçma bir mücadele oldu . Amerika gerçeği bu , hersey fiktif , hic birsey doğal alanında değil.






Yola çıkmadan once ise tabiki de ilk shopping turumuzu yaptık . Sawgrass Outlet. Once bir  valiz aldık ! Sonrada bir suru gereksiz alışveriş ... 
Klasik olarak ‘keske buraya geleceğimize plaja gitseydik’ diye sikayetten sonra kendimizi Gap, Tommy gibi Amerika’da nedense daha ucuz olduğuna inandığımız dükkânlara attık , ve başladık tüketime !
Benim burada en güzel tavsiyem ( tabiki de burada yasayan yakın dostlarımdan birinden öğrendim) TJ max gibi teshir urunleri satan mağazalar.


Ertesi gun sahilden ‘trip’imize başladık ve Key West’e kadar uzandık. Tam 7 saat suren yolculugumuzda Amsterdam’da tum kullanmadığımız araba kullanma enerjimizi harcadık.
Ama değdi.


KeyWest tatlı bir kasaba , içinde bir cok dukkan var, sirin bir sahili var.  Guzel olan tarafı sokaklarda yürümek etrafa bakınmak ve canınız istenilen noktada durmak mumkun .
Kendi içinde araba kullanma sartı yok .
Gecirdigimiz 2 – 3 saat sonrasından Miami’ye geri donduk , hatamız burada kalmamak oldu ki , gitmeden bunu öneren Cansu arkadaşımıza buradan ne kadar haklısın diye yazmak isterim.
Key West’te daha once cok beğendiğimiz bir barbaku restoranı olan Benihana’da yemek yedik.   
Guzel olan bir tesadüf de Benihana restoran sefinin Onur olmasıydı , Dunya’nın obur ucunda bir Turk ile tanışıp onun hikayesini dinledik.



Key West’in en önemli ozelliklerinden bir tanesi Dunya’da sayılı gun batımlarına sahip olması . Gokyuzunden gunes ayrılırken adeta bir gok kusagı goruyorsunuz. Her renk var.
Ertesi gun otelde tanıştığımız bir ciftin ve benim ders arkadaşım sevgili Isabel’in  tavsiyesine uyarak Sannibel adasına doğru yola çıktık.

Bu an itibari ile Alp’in 6 yasında bir çocuk olarak sıkıldığından bahsetmek istiyorum .
Cocugu tekrar roadtrip ‘e motive etmek, emek istiyor.  Arka koltukta saatlerce yolculuk etmek kolay değil.
Alp’ e Amsterdam itibari ile bir çanta yaptım . Buraya hep zaman geçirmeyi sevdiği seyleri ve ona sorumluluk hissettirecek seyleri koydum ( Hollandaca bir kitap , kızmabirader , boya kalemleri , ve  yılbaşında okulda hediye edilen dinazorları)
Tunc ise aktif olan yastık savası , kumdan kale , midye kabuğu toplama vs kısımlarında aktifti.
(Bu tatilde Alp Ipad ile oynamadı . Hep bizimleydi. Muhabbet ettik ve beraber oyun oynadık.  Alp kadar I pad’ e düşkün başka çocuk bilmiyorum. Hepimiz bunu  yapabiliriz. Benim cocugum olmaz demeyin.)
Sannibel adasına giderken Everglades parkında durduk . Hayatımda ilk kez meşhur air propeller ‘lara bindik.

Everglades , herhalde dünyanın en büyük doğal parklarından birisi. Gittiğimiz yer sonsuz genişlikte sazlık bir arazi,  aligator, domuz , geyikleri ve bir çok kuş türünü barındırıyor. 
Aligator gormek için çok heyecanlandıysak da olmadı.  Yine de doğayı çok beğendik , Alp de hızlı giden propellerdan cok etkilendi.

Ayrıca turistik aktiviteler olan kucuk balıkla buyuk balık ve pelikan besleme aktivitelerini de yaptık. En azından  bir sekilde orada yasayan canlılar ile  beraber olmamız iyi oldu.


Everglades’den sonra 3 -4 saat daha giderek , otelimiz La Quinta’ya ulaştık . Dıııddtt yanlış secim . Diger otelleri bilmiyorum ama ne yazikki korkunç nemli ve kuflu bir otelde kaldık.
Bunu Tripadvisor ve booking’e de yazdık. Umarım dikkate alınır. Saglımızı negatif etkiledi!

La Quinta,  Sanibel adasında yakın halen kara tarafında bir oteldi. İyi olan burada 3 noktaya hakim olmamızdı . Ada,  Ft Myers sahil ,  ve Naples 

Deniz cok başarılı diyemem , ama enteresandı , kum yerine heryerin midye kabuğu ile kaplı olması görmeye değdi.
Alp butun gun kabuk topladı. Canlı midyeleri arkadaş edindi ve onlara ev yaptı. Ayrıca , hayatımızda ilk kez doğal ortamında rakun , kunduz gorduk.
Florida martıları cok insan canlısı , deniz kenarında bizden çekinmediler, onları ekmekle besledik.
Aksam ise Naples’a gittik. Birden sanki Italya Sardunya adasına girmişiz. Dunya değişti. Muhtesem bir restoran’da yemek yedik , cadde üzerinde yuruyus yaptık. Kuflu odamıza dönmeden kendimize iyi bir treat verdik.


Naples insanı rahatsız edici derecede lüks ama inanın güzeldi. Her yer istinasız Italyan retoranı , kafesi , oteli vs idi. Zaten yasayan herkesin üzerinden Italyan markalarını okumak cok kolaydı.
İnsanların giyimlerinden evlerin sasasına  o adanın yanında burası ne arıyor dedirtti bize .
Bir yandan biraz hoşumuza giderken , diğer yandan da yine Avrupa’da huzur bulduğumuz sosyal toplum düzenini özleyip , Amerika’da olan bu zengin fakir ayrımına uzulduk. Ulkemizi de hatırlattı



Ertesi gun Cape Canaveral’a doğru yola çıktık. . Cocoa beach ve Kennedy Space center’ı ziyaret ettik.
Cocoa beach güzel ama biraz gelişmemişti, ya da doğal ortamında diyelim. Buradaki otelimizi de yazmadan geçemeyeceğim.Otelde havuza girerken birden insanlar odalarına çekilmeye başladı , (bizim Alp ile bunu yapmamız mumkun diil) Meksikalı geniş bir aile geldi.
15-16 yasında 5 -6 cocuk suya girip deve guresi yaptı. Bunu Turk’ten başkası yapmaz diyorduk neyse başka kıtalarda taklidimiz varmış.  Meksikalı amcalardan biri ortada bir şezlonga oturdu , diğer erkanı onun etrafına dizildi. Sonra anne  geldi o da amcanın yanında yerine aldı.  Etrafa bir suru kucuk çocuk da geldi biz de anladık La familia ile beraber tatil yapıyoruz. Otelin geri kalanı 70 plus Amerikalı teyzeler ve amcalar etraftan çekildi , Alp ise masa tenisini keşfetmekle meşguldü . Neyseki yanlışlıkla kafalarına  bir kac kez masa tenisi topu atmamıza rağmen bir komplikasyon olmadan otelden ayrıldık .

Kenedy Space center Alp için cok heyecanlı olacaktı güya - itiraf edeyim en cok ben heyecanladım.
Sonuc ise basit umarım bir gun bloğuma bugun Ay’a gittik yazacağım !  En azından oradan çıkarken hayalini kurabildim.   Gezimizde en görülesi gereken yer batch'ini buraya veriyorum. İnsanın neler yapabilecegini görüyorsunuz! 


Ertesi gun ver elini Orlando . 4 bucuk saat yol!
Wyndam’a vardığımızda otelde ağlıyorduk .  İyi bir oda , rahat bir yatak , yoruldukkk. Neyseki bizi üzmediler.
Tam 10 gun geçmişti bile . Yollarda zaman su gibi aktı. Alp artık araba durduğunda yemek mi otel mi ? diye sorabiliyordu.
Roadtrip sonunda literatürüne girmişti.  Gezmek , görmek Tunc ile benim için en buyuk tecrübe, biz bunun için yasıyoruz .Bu yuzden Alp'in de katılımcı olması bizim için cok onemli 


Orlando seyahatimizde ilk gunumuz kabus gibiydi . Sonsuz kuyruklara girerek Mickey ve arkadaşlarının tadını çıkarmaya çalıştık. Cok yorulduk, 5-6 yere ancak girebiledik. Hava sıcaktı. Bittik ve bittik. En son turumuz saat 7 deydi.  Seven Dwarf mine train. Ama tren bozuktu. Gidip 
cimenlere oturduk . ve birden canlı bir nutcracker gosterisi başladı. Canlı tiyatro bambaşka. 

Christmas’ı sectigimiz için  cok pişmandık , kalabalık dehşetti ama birden kalenin onundeki canlı sovu izlemeye başladık , adeta büyüleyiciydi. Nutcracker' dan sonra Alp’in biricik sevdiceği Elsa geldi , yine güzel bir canlı sov izledik.




En son 8 gibi havai fişekler başladı. Butun gun popcorn ile beslenmiştik, yorgun ve kirliydik , ama Alp mutlu oldu. Onun yılbasısı o gundu bence. Ve tabi Disneyland’ı kendi cabaları ile savunmaya çalıştı. Surekli babasına ama babacım sen Mickey’i neden sevmiyorsun yoksa İngilizceyi de mi sevmiyorsun diye sordu.

Alp mutlu olunca biz de otelimize yorgunluğumuza değdi diye donduk. Yine de siz siz olun , Xmas’ ta gitmeyiinnnnn!

Super guzel bira tadımımız

Ertesi gun ikinci alışveriş roundumuzu yaptık. Evet tabiki de artık tüketime alışmıştık. Orlando’da Premium outlet’ e gittik.

Shopping mall’lar Alp için cehennemdi , hep cok sıkıldı. Genelde birimiz alışveriş yaparken diğerimiz onu oyaladık. O gun benim yüzümden alışveriş uzun surdu , cok uzuldum. Daha sonraki iş gezim için kıyafetlerimi yanlış almıştım. Ama outlete geri donup eksiklerimi tamamladık.

Aksam ise BJ de güzel bir yemek yedik.
Bu restoranda cok güzel biralar içtik. ( Ahh yine de evimizi özlemiştik. Guzel bira arayışı bunun içindi)

Orlando’dan gitmeden önceki gun bir helikopter gezisi ayarladık. Kısa bir turdu ama bizim için bir ilk oldu :)


Öncelikle kalkış iniş konusunda bir takım basit bilgiler edindik , ama tabi cok turistikti. Saga dön foto, sola dön foto . Yine de check markı bastık ne diyeyim.
Butun bu programlar bitince yeni yılımızı geçirmek uzere Miami’ye geri donduk .
 4 saat! Sonrasında yeni otelimize geldik. (Marselles) 


Yılbası programı :
Yeni yıl hediyemiz otelden geldi . Hic odaları kalmamıştı bize süit oda verdiler!
Buradan sonra programsız ilerledik. Sabahları denizimize girdik. Aksamları yakındaki Espanyol yolunda Cuba restoranına (Havana) gittik. Yuruyus yaptık. Sabahları Rosetta’dan Italyan focaciomuz ile kahvaltımızı yaptık.
18. cadde de kaldık. Burası Naples kadar olmasa da yine bir Italyan atmosferine ve biraz da fazla araba gosterisine sahipti. Aynalı Lamborghini gorduk !


Yeni yıla ise yolda girdik . Ocean Drive’a doğru yuruduk bir palmiye ağacının altına Alp’in resim defterinden kopardığımız sayfaları yaydık. Alp dayanamadı uyudu.
Onumuzde buyuk bir klup vardı. Superdiler sahnede sarkılar soylendi , 30 dan geri saydılar !!
 DJ eşliğinde ve inanilmaz bir havai fişek gosterisi ile yeni yıla girdik.


Ama etraf son derece güvenliydi, sokakta rahattık .
Biz sarhoş olduk
O aksam Alp ‘i tam 6 cadde kucağımızda tasımısız.
Gece otel odamıza geldiğimizde Miami’nin iki en buyuk otel ve  gece klubunun yanında kaldığımızı anladık.
Neyseki o kadar yorgunduk ki , saat 5-6  ya kadar surdugunu dusundugumuz partiler odamizin içinde yankılansa da biz uyuduk.
Ertesi gun yine plajımızda mutlu mutlu yattık.
Sıfır telaş ... 
 Esyalarımızı valize tıkıştırmaya devam ettik.
Tatil boyunca buraya yılbaşında gelinmez , cok yorulduk dememize rağmen , ayrılmamız zor oldu.
Ama tabi tatil bitti..
Ve tabi bu uzun tatilim uzunn yazısı da :)



2 Mart 2015 Pazartesi

Maldiv Tatili


Kendimizi Amsterdam soğuklarına katlandığımız için ödüllendirdik ve Subat tatilinde Maldivlere gittik. İlk Asya uçuşumuz olduğu için de biraz farklı bir onemi oldu bizim için ..


ULAŞIM:
Programımız once karar vermek ve tatil bütçemizi kenara koymakla başladı J Maldiv tatili cok ekonomik diyemem J   Yine de ekonomi yapmak  mumkun .  Biz de kendi acımızdan Amsterdam yerine Duseldorf’tan  uçarak bunu yapmaya çalıştık.
Uzun lafın kısası , evimizden  bir tram, bir tren , 2 ucak , bir bota binerek yaklaşık 14-15 saatte kendimizi  Maldivlerde 1000 kusur adanın içerisinde seçtiğimiz Velassaru otelinin bulunduğu adaya attık. Emirates ile Dubai aktarmalı uçtuk. İlk kez bu havayolu ile uçtuk ÇOK memnun kaldık.  Aynı programı İstanbul’dan da yapmak mumkun ama THY nin direk ucusu var.  Sanırım cogu zaman tercih sebebi oluyordur.


PROGRAM:
Maldivler’de bir cok güzel yer var , herkesin hikayesi ayrıdır . Biz kaldığımız oteli ve adayı cok beğendik .
Gider gitmez yorgunlugumuzu atmak için hemen denize kostuk !! Tabi o sırada içeride görebileceğimiz minik köpekbalıklarını düşünmemiştik (en azından ben biraz daha açıkta olduklarını varsaymıştım) o yüzden de bir Akdenizli olarak direk suya atlayıp soyle derinlere kulaç attım .  İlk ve son kez = şnorkeli takmadan önce!
Sonra biz de şnorkellerimizi taktık  . O anda anladım, bir akvaryumun içinde yüzüyoruz adeta. .
Sonraki günler rutinimiz oldu. Sabah 12 ‘ye kadar şnorkel yapıyoruz. Tıpkı Afrika’da safari gibi adeta deniz safarisi yapıyoruz.  Genelde renkli uçları bulunan mercan ve ya süngerlerin içinde zebra balıkları ,  kucuk Trigger’lar sevimli sevimli yüzüyor .. Deniz kıyısı barbun ve zargana dolu. Unicorn ilginç balık, kafasınının önünde minik bir boynuz var.  Genelde hersey zararsız ama ben Titan Trigger ısırdığı için bir sure sonra ben  cok  açılmamaya başladım.  Sonuçta check listimizi tamamladık .
  ü  Stingray = Vatoz
  ü  baby whale shark = Bebek balina
  ü  baby shark = bebek köpekbalığı görebildik. 




12 den 4 e kadar ciddi bir sıcak soz konusu , biz Turk’e bir sey olmaz dedik ama 50 faktor kremlerimiz üzerimizde olmasına rağmen ciddi yandık.  Maldivlerde iyi bir yüzme kıyafeti (swimming shirt)almakta fayda var. Biz normal T shirtlerimiz ile yuzduk . İyi ki Alp için yanımıza gerçek bir yüzme kıyafeti almıştık. Tabi 2 dereceden gelince bir gunes  gorgusuzlugumuz soz konusu olduğundan da ilk bir iki gun 12 – 4 arasında gölge de biraz dinlenemedik . Havuz ve denizde yüzmeye devam ettik : )




4 ten sonra 6- 7 ye kadar şnorkel ve kano yaptık. Dedigim gibi bebek balinacıgı görmeden once kanoya bindik rahat rahat ama ben sonrasında tırstım doğrusu…




ÇOCUK SNORKEL SEÇİMİ:
Alp’e Hollanda’dan aldığımız şnorkelleri kullandırtamadık.  Plastikleri cok sertti ve kolay hava ve su alıyordu. Sonunda oradan bir set istedik. Çok daha yumuşak plastikten ve kolay kullanılır olması gerekiyor.  Altında kalan az suyu hapsedecek bölümlü bir boru kullanmak daha rahat . Her zaman ağız kısmının dişleri ile rahat ısırabilmesi gerekiyor.
İlk dalış önemli , bir seyi sevmek için hele bizim gibi kısa bir tatil programı varsa …
Alp ile 2 gun uğraştık.  Gozlugu değiştirince daldı. Sonra da çıkaramadık


YEMEK :
Yemek konusu rahattı . Afrika gibi zengin bir doğası olmasına rağmen burası tum dünya mutfağını bünyesine taşımış .
Ketçaplı hamburger ve patates kızartması ile oglen Alp’i doyurmak cok kolay oldu.
Aksamları cok bir hareket yok. Yine de bizim kaldığımız otelde aksamları güzel canlı müzik oldu.

ODA:
Velassaru’da  2 tip oda var, bungalov ve ya villa. Sanırım Villa daha kalabalık aileler için.
Sonra da deniz ustu ve ya plaj olarak ikiye ayrılıyor. Yani bir beach bungalovda kalınabilir, ya da bir sea bungalov .
12 yasından kucuk çocuk olunca deniz uzeri olan odaları seçmek mumkun değil. Zaten iyi de oluyor , cunku bu odaların denize direk kendi merdivenleri ile inişleri var ve tehlikeli.


Bizim kaldigımız oda bir beach bungalovdu . Hollanda’daki evimiz ile aynı metrekarede := )
En hoşumuza giden duşumuz oldu, acık havada ve doğal bir kac tasın üzerinde duş yaptık!

Odadan çıkınca karsı yola geçiliyor,  ağaçların arasını açmışlar ve yürüyerek plaja gidiyorsunuz. 2-3 sezlong var. Burası sizin yeriniz oluyor J


Sosyal bir aile olarak cok uluslu bir tatil yaptık. Ucakta bir cok Rus aile vardı. Otelimizde ise Cin, Rusya, Hindistan, Arap  ve bilmem neden İsvicre’den bir cok insan vardı.  Alp’in bir cinli kız arkadaşı oldu ..

En komik tarafı bizden başka tek Turk ciftin Kadıkoy’den olması diyebilirim!! Her yerde birbirimizi buluyoruz dedik J J

5 gun hızla geçti,  geri geldik. Bugun Alp’i okula bırakırken herkes yüzümdeki kocaman gülümsemeden bahsetti, demekki tatil sonuca ulaşmışşş J







11 Ağustos 2014 Pazartesi

Ailecek Yunanistan tatili

alp@aliki beach Thasos
Bugunku gündemde nasıl yazılır? Ülke elden gidiyor biz tatil yazıyoruz! yok yok secimden once bayramda çıktık geldik, ancak yazabildim sadece.. 
Ailecek bir Yunanistan tatili, ailecek derken Tunc ben Alp değil, esimin anne, baba, kardeşi ve Alp’in kuzeni Doruk ile beraber.
Tabi kalabalık olduğumuz uzere araba ile yolculuk yapmaya karar verdik, daha once Seda gitmiş olduğundan biraz bilerek biraz da yeniden kesiflerle keyifli bir tatil yaptık.
Sonunda bir baktık, Selanik, Kavala, Thasos ve Halkidiki’yi gezmişiz.  

Yunanistan'a araba ile giderken Ipsala’dan geçiş yapılıyor. Onceden aracınız için yeşil sigorta, kiralık araç ise bir vekalet ve uluslarası kasko yaptırmak gerekiyor.
Bir de ehliyet konusu var . Biz başka yerde araba kullanmayı dusunmedigimiz için 'Turk’e birsey olmaz' deyip ehliyetlerimizi yaptırmadık.
Saat sabah 5 te yola çıkmıştık , saat 8 -9 arasında pek de beklemeden Ipsala’nın bir ucunda Turk bir ucunda Yunan askerleri bekleyen , herkesin Turkce ve muhtemelen de Yunanca konuştuğu sınırdan geçmiş olduk . Sınır yolunda en sevdigim aycicegi tarlaları oldu. Kmlerce vardı..


İlk molamızı Dedeagac’ta verdik. İlk gordugumuz kafede  buz gibi bir Frappe ictik:) Sonra Keramoti’den feribot biletimizi aldık ve 40 dakika icinde Thasos adasına vardık.
Thasos için cok yazı var, bu yuzden nokta atış yerler yazacagım :
  • Potos ve  balık restoranları (Deniz kıyısında)
  • Aliki Beach (en guzel yer , bizim zevkimize gore bu yuzden de Turk cok :))
  • Paradise beach (tabiki de her Yunan adasının paradise beach’i olduğu gibi)
  • Marble beach te mutlaka gorulmesi gereken bir yer. Cocuklu aileler için biraz zor cunku tıpkı Kas Kaputaj'da oldugu gibi bir ucurumda denize giriliyor. Biz yine de kıyıda onları da kendimiz tutarak sansımızı denedik.

  • marble beach


Otel olarak biz adanın Limenas ve Potos bölgelerine yaklaşık aynı uzaklıkta Kinira bolgesinde bir yer seçtik ama  sanırım Potos civarında bir otel tutmak daha mantıklı.

Yine de manzaramız ve misafirliğimiz cok keyifliydi. (Kinira Beach Otel)

kinira beach hotel manzaramız

2 gun burada gectikten sonra yola cıktık, once Kavala' ya gittik. Aynı bizim oralar demek isterdim ama sunu farkettim , aynı eski bizim oralar, hala daglar yemyesil , binalar az katlı. 
Italya'da da aynı ozlemi hissetmiştim , neden kocaman kuleleri sehirlerin ortasına dikiyoruz ve surekli yoruluyoruz. 

Çok guzeldi Kavala. Yolumuz uzerinde ugradık biz, sadece bir yemeklik orada kaldık
Niko's diye bir tapas restoranına gittik merkezde . Cok guzeldi de, bence hepsi cok guzeldir , oyle hissettim. 
Niko's 


Yolculugumuzun devamını Halkidiki'ye ayırmıştık. Kavala'dan buraya yola cıktık.
Halkidiki Yunanistan'ın altında yeralan 3 catal . Biz sadece bir tanesine (Turklerin favorisine) gidebildik. Buraya Kassandra Bolgesi diyorlar 
Halkidiki cok cok genis, 15 gun kalsak ancak bitirirdik. 3 gun orada oldugumuz icin bu konuda kesiflerimiz daha sınırlı oldu. 
Polychronos bolgesinde kaldık.Afitos  kalmak için daha iyi bir nokta ama eger Polychronos' a yolunuz duserse Aspida oteli cok tavsiye ederim ve Popi 'ye kucak dolusu sevgiler. Otelimiz merkezi ve pırıl pırıldı.
Aspida

Plaj : Lefke Amos  en guzel sahil , hem de bir tesis oldugu için rahat hareket edebiliyorsunuz, butun gun geciyor. 
Aksam için ise favori nokta : Afitos geniş Alacatı tadında bir kasaba. Deniz kenarındaki manzaralı balıkcılar da cok guzeldi ama biz icerde bahcede biraz daha kasabanın icinde olmayı tercih ettik. Taverna de Steki'de hem yemek yedik hem de uzun uzun oturduk. 
Halkidiki'ye tekrar gelme kararı vererek yola cıktık.

lefke amos

Donus yolumuzda Selanik 'e gectik. Aksam vardıgımız için pek anlamadım. Sabah kalkıp sahil seridini gorene kadar 'ne alakası var canım İzmir ile' dedim. Sabah gordugum goruntu ise neden bilmem gozlerimi doldurdu. Gercekten neden duygulandım bu kadar hic bilmiyorum.
Dogruya dogru Selanik'e sanki daha once gelmiş , hatta yasamıs gibiydim . Biraz İzmir gibiydi , biraz Cesme , ve cok guzeldi. 
Sokaklarına , barlarına doyamadım. Zaten onlarda doymamıslar :) O aksam Alp'i babaannemize sepetleyip , gece dısarı cıktık. Gece 2' de artık otele donmeye karar verdigimizde bir persembe aksamı olmasına ragmen Selanik halkı gayet happy hour tadında takılmaya devam ediyordu. 
ataturkun evinde kalan tek sey bu agac!

Donus yoluna girmeden Ataturk'un evine ugradık. Buyuk bir husran , ona ait hic bir sey yok , sadece garip videoların oynadıgı cila kokan bir ev ..
Hic bir seye sahip cıkmadıgımız gibi adamcagızın dogdugu evi de halletmişiz, ben kendimce uzuldum. 

Donus yolculugumuz bir hayli zorlu oldu. 
Tum tatilciler ile aynı zamana denk geldik. Bu yuzden de 3 saat sınır kapısında bekledik. Keske yine sabah 5 te kalkıp cıksaydık! 

Sonunda geri geldik, oyumuzu kullandık, oldu bitti. Her sabah Acık radyoyu dinliyorum . bir yandan biran once gitsek diyorum , ama bitmiyor tabi boyle, bu 'Hasta Adam' hali icimi buruyor... 












4 Mayıs 2014 Pazar

Hillside tatil



Hilside beach club yazmayalım bize kalsın denilecek gizli bir cennet
(Fethiye belki de oyle,inanılmaz bir doğa var. insan defalarca istanbul için uzuluyor)
Kocaman bir kapalı koy uzerinde neredeyse tum odaların denize baktıgı bir yapı, odalarda buyuk balkonlar var
Denizi hemen derinlesiyor 
Fethiyede avlanma disiplini saglanmıs durumda denize girdiğimiz anda balıklar dizimize carpıyor 
Heryer yesil ve sonra mavi 



Otel , Turkiye'de kaldığım bircok otelden farklı olarak bulunduğu koy ve doğa ile son derece uyumlu, son 10 senedir gittiğimde aynı personellerle hatta artık diyebilirimki profesyonellerle çalışıyorlar
Servisin turizm sektorunde ne kadar onemli oldugunu en iyi anlamış yer burası bence.
Çalışanlar olduğu gibi bir de degismeyen misafir kitlesi var.
Yıllar gecmiş biz 5 kişi bir odada kalıp öğrenci tatillerimizi yapalı! Sonra ilk calışıp paramızı kazanınca buradaydık , yıllar gecmiş yine !
Bu tatilde artık Alp ' in sırası geldi dedim - gercekten de oyle oldu




Hillside 4+ yascocuk grubu için cok guzel bir cocuk klubune sahip 
Gun boyunca cocuklar için cesitli etkinlikleri  ve ayrı oyun alanları var 
 Ayrıca belli bir ucret karsılığı babysitting ayarlamak mumkun
Bu yuzden cocuklu aileler için cok buyuk bir rahatlık




Otelin odalarının bulundugu buyuk koyun sag ve solunda 2  adet adult only koy var,en kucuk olan silent beach.
Serenity ise yeni eklenen koy, burası biraz yunan adasındaki kucuk plajları andırıyor
Hem de acık bufede yediklerimiz 650 m lik bir yuruyus yolu ile belki bir gram azalıyor:) 


Bu gidişimizde eski dostlarımdan birinin babası ile karşılaştım, onu görünce 20 yaşındaki kız oldum sanki, çok büyük sanıyordum kendimi ya ! Hayatta hiç bir sorumluluk yoktu. Önümde belirsiz , adı gelecek denilen koca bir zaman ve yanımda arkadaslarım vardı. Hersey durmadan geciyor, o gelecekten neredeyse 14 yıl yedim. Değişmeyen yegane sey guzel arkadaslıklar, dostluklar oldu onlar cok degerli... Burası da o guzel anıları sakladığı için bir başka guzel....





20 Nisan 2014 Pazar

Roma, Tunc, Yıldız, Cota, Cihan, Ustam ve ben


Gecen haftasonu Roma’ya gittik. Aniden planladık, 15 kere vazgeçmeye çalıştık , sonunda hadi gidelim dedik. İkimizdik , basbaşa tatil. Bazen anne- baba olsanız da çift olmak için ayrı tatil , tabi yapabiliyorsanız güzel bir dinlenmedir.
Cocuksuz tatillerden ozlemlerimi hemen sıraladım :
            • Bir kere kesintisiz alkol alınacak
            • Dag tepe demeden ayaklar ağrıyana kadar gezilecek
            • Gece dışarı çıkılacak , Alp’in rahatsız olacağı kalabalık ve yüksek müzik seviyesi olan yerlere gidilecek
            • Elde bir kitap olacak kocaman, tum tatil elden düşmeyecek
            • Gec yatacağım ve tabi gec kalkacağım.

Havalimanında hiç bilmeden Elif Safak’ın uzun zamandır almak istediğim ‘Ustam ve Ben’ romanını aldım. Uçaktan indiğimde 200 sayfa bitmişti heralde, sanki beynime masaj yapılmış gibi geldi.
Roma anlata anlata bitmez. Hakkında cok sayıda blog , sayısız foto , tavsiye var.  Biz gezialemi'ni cok bilgilendirici bulduk, yanımıza aldık . 
Roma, bir acık hava müzesi . Ve çok kalabalık, o kadar cok sayıda insanı gezi parkından beri birarada görmedim!!

Milyonlarca diğer ziyaretçisi gibi, ben de Roma'dan tavsiyelerle döndüm :
  • Havalimanı transfer : Eger 4 kişinin altındaysanız , havalimanından cesitli bölgelere otobüs var.  Bolgenizi net sorun bu cok önemli.  Ayrıca evet denen herseyi 3 kere sorun , İtalyanlar İngilizce konuşmuyor ! Biz 2 kere bilet almak zorunda kaldık. http://www.sitbusshuttle.com/en/  hem Vatikan hem Termini bölgesine ulaşan otobüslerdir. (Önceden internetten almak yer önceliği sağlıyor) 
İkinci opsiyon ise 4-5 kişiye kadar kişi başı 11 € ‘ya kadar pazarlık edilebilecek özel arabalar. Biz bunu dönüşte kullandık . florinioankncc@gmail.com ve ya +393772698894’ten Florin’i arayıp havalimanına da gidebilirsiniz.
  
  •       Otel : Otelimiz Hotel Diplomatic. www.hoteldiplomatic.it . Roma evleri gibi kucucuk ama lokasyon süper ve temiz. Vatikan civarında ev bulmak da mümkün ama biz oteli tercih ettik. Kalmasak da araştırmalarımızda Serdar Kuzuluoglu’nun The Duke’te aklımız kaldı doğrusu (http://www.thedukehotel.com/)
  •       Nereleri görelim?  
                      a.    Vatikan ve Pazar Ayini : Eh Papa’yı da görmeden olmaz. 
vatican sunday ceremony




b.      San Pietro : Şans işte romanımı nasıl almışım , tam kilisenin ışıklarına bakıyorduk. Aklımdan ilk geçen : Ne kadar cok ışık alıyor burası?oldu , sonra bir kafede oturduk kitabımı açtım . Hoooopp, 1570 lerde bir sabah Mimar Sinan (Usta) Cihan’a (cırak) Italya’ya giderek  Michelangelo ’yu görmesini söyledi. İki çırak kendilerini Roma’da buldular.
‘Michelangelo San Pietro’yu yenilerken küçük pencereleri çıkarmış , yerine daha az sayıda ve daha büyük dolayısıyla daha çok ışık alan  pencereler koymuştu…..
Pozzolana dedikleri kahverengi bir maddeyle karıştırıyordu kireci, zamanla çatlayıp küf tutuyordu.
Kısacası 2 ayrı zamanda San Pietro’yu gezdik. 
Sinan’ın, Italyan mimarisini incelediği o günlerde İstanbul güzel bir sehirdi. Yıllar geçti şimdi, biz onu doldurduk ve yorduk . Bugun Roma’da AVM ler ve Avrupa’nın en uzun binaları yok . Onun yerine orman ve çimen var.
Sinan dediki : Şehirler de insanlar gibidir. Yapılan her gayri meşru bina İstanbul’un kalbine çakılmış bir çividir. Roma’yı gezerken içimden İstanbul’dan özür diledim.

c.       Colosseum

d.      Fontana di Trevi: Aşk cesmesi ve ya üç yol çeşmesi olarak geçiyor.

e.      Piazza di Spagna: İspanyol Merdivenleri

f.        Pantheon Tapınağı

g.       Piazza Venezia: Venedik Sarayı:  Bembeyaz  ,burada Pozzolana kullanılmamış, çok güzel  ve tüm şehri görebileceğiniz bir terası olan bu Saray İtalyanlar tarafından en bahsedilmeyen eserlerden .

h.      Castel Sant'Angelo  : Burası favorim.  Kiliselerin hepsini çıkarsanız Roma’da milattan öncelerden beri varlığını koruyan o  kadar derin bir tarih varki . Burada Hadrian’i öğrendim. Eski Roma’da  altın çagı yasatan 5 en iyi kraldan üçüncüsüdür.

  •           Yemek :  ilk söylemem gereken rezervasyon yaptırın ve geç kalmayın

a.       Maccheroni: http://www.ristorantemaccheroni.com/   : Bizzat İtalyan  birinden aldığımız bu tavsiye sayesinde ilk aksam Roma iç sokaklarında güzel bir yemek yedik. Herşey cok lezzetli, ev sarabı başarılı ve limoncello mukemmel

b.      Enzo: http://www.daenzoal29.com/ : Burası Trastevere bölgesinde, herhalde bu küçük yerel restoran hayatımda en güzel yemekleri yediğim restoranlar sıralamasında ilk 5e girmiştir.  İnsanlar cok sıcak , yemekleri muhteşem.  

c.       Cacapranica: http://www.enotecacapranica.it/en/: Roma’da guzel pizza yenecek az sayıda noktadan. Turistik merkezlerin biraz gerisinde , rahat bir oglen atıştırması için mükemmel.
  •        Alışveriş: 1 Euro = 3TL dengesi ne kadar bizi yıksa da , sunu farkettik . Markası için para verilen neredeyse tum markalar İtalyan : Prada, Gucci filan falan .  Hepsini  İspanyol merdivenlerinin karşı sokaklarında bulmak mumkun, mağaza dekorasyonları muhteşem. Zaten istekli olarak pazarlama tuzagına düştüm, bir çanta aldım.  Makarnalarımızı ise direk bir mahalle marketinden aldık. Italya’da bizim yufkacılar gibi makarna açan dukkanlar var, bozulabilir diye güvenemedim , sonra keşke alsaydık dedik.



Gittigimiz tarihten oturu , annemi andık , 11 yıl once cenaze basında 11 yıl sonra Roma’da Trastevere’de bir sokaktaydım. Zaman aktı iste, o gun sanki o da geldi gezdi. Gitmişti Roma’ya olsa , o da bir kac fikir verirdi.
   
                                                                                                                 
Roma, bana Avrupa kulturunu daha net gösterdi, kapitalizm ve Hristiyanlık arasındaki benzerlik ve belki de birbirini doğurma hikayelerinin altını cizdi.
Meryem figürlerini izlerken hep şunu duşundum , en buyuk yalan Dunya’ya sekil verecek milletlerin inanışı olur mu ? Olur , olur..



3. gun sonunda geri dönerken artık yolda gordugumuz çocukları sevmeye başlamıştık, cok özledik Alp’i .

Alp de bana kocaman bir kalp yapmış , babaannesine annecim seni cok özledim yazdırmıştı. Kısacası kavuşmamız son derece romantik oldu. Alp’i kocaman olmuş arkadaşları ile Italya’da backpacker çantası ile hayal ettim. Aksam Trastevere’de, sabah  Pantheon’u gezerken, ‘kocaman bir delik bırakmışlar, yukarıdan kar yagmus ne varsa içeri giriyormuş olum’ dedi belki. Bilmiyorum ben oyle hayal ettim işte , o kadar sevdim demekki Roma’yı