9 Ekim 2011 Pazar

Trope de Elite 2

Elite de Trope, Rio nun ikinci yüzü olan favelalarda geçiyor. Hem birinci hem ikinci film , favela-çete- polis üçgenini farklı platformlarda anlatıyor.  
İlk bölümünde kahramanımız Nacimiento  daha yeni yetme. Uyuşturucu parasının nasıl el değiştirdiği, polisin nasıl çetelere silah sattığı filmde anlatılıyor. Sonunda Nacimientonun da içinde bulunduğu idealist bir grup polis , Kurukafalar diye gruplaşıyorlar ve polisin çete işbirliğine son vermeye çalışıyorlar.
Filmi bu şekilde dümdüz anlatmak kolay ama o hissiyatı vermek çok zor. Film insanların nasıl yaşadığını, nasıl bir güvensizlik içinde olduklarını çok güzel anlatıyor. (Bir cok yonden kendi ülkeme benzettiğim o kadar yönü vardı ki. )
Film bizi bir hayli etkilemişti! Sonrasında geçen Kasım Rio’daydık . Turistik olarak favelalara gitmek istemedik.  Gittik  bir favelanın yakınlarda bir metro istasyonununun  favelaya bağlanan kısmında en üst kata cıktık , bütün favela ayaklarımızın altındaydı.
Guzel bir brezilya müziği geliyordu. Çatıları yarım yamalak olan dizi dizi ev kerpiçten. Mavi su bidonları evin tepesindeydi. İnsanları yerde yatıyor kimi zaman ..
Burada Brezilya sosyo ekonomik yapısı ile can sıkmaya niyetim yok . Güney Amerika’daki insanlar çok mutlular, tutkulular,  fakirlik umurlarında ama güzel müzik yapmalarını ve ya her sabah okyanusta yüzmelerine engel olmuyor.
Dönelim filme. İlk filmde Kurukafalar ekibi , gerçekten işleri yola sokmaya çalışan , favelalarda daha az sorun çıkmasını ve güvenliğin iyi bir seviyeye gelmesini sağlayan bir grup polistir. Onlar diger polisler gibi , haraç toplamaz, favelalardaki gerilla gruplara silah satmaz , ve uyuşturucu paralarından haraç almak istemez.
Nacimiento
Sonunda Nacimiento , Kurukafalar icinde başarılı olur , ve tüm halk tarafından da takdir edilir.
Çeteler hapishanelerdedir. Ama işte o çetenin sanki uzantısı olan polis bir şekilde uyuşturucudan nemalanmaya alışmıştır.  Çetelerin içerde olması onların çeteleşmesini engellemez.  Filmde de dediği gibi Asla daha kötü olamaz deme!
Burada ikinci filme geçiyoruz. Nacimiento bir seviye daha yukarı çıkarak , savunma bakanlığında çalışmaya başlar, istihbarat ofisindedir. Binlerce telefon kaydı dinler. Sonunda yine bıraktığı sokakların nasıl geri kirlendiğini görür. Ve bu sefer bir üst kademede yani devlet ofislerinin polisi nasıl kullanarak faveladan nemalanmak istediklerini anlar. Bazı yerler bana tanıdık geldi.
‘Seçim , Brezilya için ticarettir.
Varoşlar seçim için önemlidir. Çok ve kolay oy vardır.  Zaten o yüzden varoş ölmez.’
Film aynı zamanda Albay Nacimiento’nun  özel hayatı ile bir hayli griftti . Por quien a por que = kimi ve ne için ? Öldürüyorum oğluma açıklayamıyorum .
Başrol oyuncusu .Wagner , Bahia doğumlu 1976 lı .  Trope de Elite dışında çok parlak bir projesi yok. Aslan gazetecilik mezunu ama tiyatro ve sinemada aktor hep. Evli ve 2 çocugu var..

Jose Padilha


Yazar, José Padilha, 1967 Rio dogumlu . Rio da iş ekonomisi, uzerine de Oxford ingiliz dili edebiyatı ve politika mezunu . Bayagı etkileyici..Trope de Elite dışında 3 belgeseli var.


Rutkay Aziz - Altın Portakal Film Festivali Konuşması

7 Ekim 2011 Cuma

Bali sâkini: sihirli formul

Bali sâkini: sihirli formul: “Ben Bali'ye yerlesiyorum, kurumsal islere artik bulasmayip sadece de yoga ve CranioSacral'den para kazaniyorum” diye karar verdigimden bu y...

4 Ekim 2011 Salı

Fikirler Alternatifler: Eskişehir'de bir pazar

Fikirler Alternatifler: Eskişehir'de bir pazar: Haftasonu Eskisehir'deydik. Tamamen tesadüfen 2 düğün için oradaydık!! Yine de şehri gezme fırsatını yakaladık . Eskişehir, küçük ve mod...

Eskişehir'de bir pazar

Haftasonu Eskisehir'deydik.  Tamamen tesadüfen 2 düğün için oradaydık!! Yine de şehri gezme fırsatını yakaladık .
Eskişehir,  küçük ve modern bir Anadolu şehri . Havası soğuk ama insanları canlı canlı .  Biraz Ankara havası var,  biraz da Amsterdam ..  her yer yeşil, tramway ve kanallar kanallar var.
Eskişehir belediye başkanı Yımaz Büyükerşen’ in Anadolu Universitesi atılımı ile bir hayli gelişmiş . Yeni genç nufusun artması ile şehirde hareket artmış . Her tarafta kafeler – restoran ve mekanlar var.  En çok hoşuma giden Havelka var J  .
Şehir Amsterdam’ın peyzajına benzetilmiş. Işıklar,kanal,şehre entegre olmuş büyük bir park ...
Porsuk' ta gondol ile gezilebiliyor. Gondol dışında aynı Amsterdam'daki gibi  kanal botları var.
Yerli turistler ve Eskişehir sakinleri pazar günlerini kanalda gezerek kafelerde takılarak geçiriyor.

Her Anadolu şehri gibi burası da gıda yönünden bir hayli zengin. Dönmeden  pastırma, süzme yogurt , bulgur, haşhaşlı ekmek , pekmez aldık.   Cebeci ve ya Yasin diye bu konuda meshur marketler var.
Adalar denilen bir bölgesi var. Yemyeşil  ve aradan nehir geçiyor.  Çok güzel bir manzarası var. Burada yürüyüş yaptık . Eskişehir iklimi Ankara gibi , kuru ve soğuk ama bizim olduğumuz haftasonu güneşliydi ve bu yüzden tüm şehir dışarıdaydı. Onların arasına karışabildik. En sevmedigim sey Pazar günü bomboş sokaklardır ( Bakınız İzmir’de Pazar günü-Eskişehir beni bu konuda üzmediJ)
Alp - Neriman- Omer Cekic

Son olarak meşhur odun pazarına gittik. Köfte yedik, mükemmeldi. Eskişehir’in madeni Luletaşı. Cografyadan hatırlarsınız. Beyaz lületaşından bir tesbih almayı eksik etmedik.
Sonunda bir haftasonu trene atlayıp Eskisehir’e bir daha gelmeye karar verdik. İstanbul’dan sadece 4 saat sürüyor.
 Bu sefer gece bir canlı muzik mekanına gidip kendimizi genc hissedecegizJJ
Eskisehir ile ilgili super bir yazı buldum , onu da tavsiye ediyorum !