Bir zamanlar yaşamayı çok sevdiğim bu yorucu şehirde halen beni heyecanlandıran birseyler var. Bugun vapurla karşıya geçeceğim. Akşam ise bir yere davetliyim ama gitmeden taksimde minik bir yürüyüş yapabileceğim. Belki saatler sürecek oraya ulaşmam ve eminim adım atsan iğne düşmeyecek kötü bir kalabalık olacak ama olsun
10 seneden beri ilk defa bu şehirin kalabalığını gördüm belki de . Alışveriş merkezlerindeki, otobanlardaki kuru kalabalığı. Ve insanların önce mecburiyetten sonra ise alışkanlıktan bu şehirde kalitesiz bir yaşam savaşı verdiklerini gördüm . Saat 6 da kalk 2 saat araba kullan . Bir sürü stresli insanla gününü kavga dövüş geçir . Akşam yine 2 saat araba kullan . Evinin önünde park yeri bulama ! ya da şehrin bir ucunda yaşa ve aksam eve girince bir daha çıkmak söz konusu bile olmasın ve Tv de dizi izle! İstanbul’da mı ayda mı yaşadığını sor sonra da!
Eskiden hemen bir bilet aldığım tiyatroya gitmek için bile uygun gün saat ve tiyatro sahnesine 10 gündür karar veremedik . Leyla’nın evi ! Halen bu Cumartesi sana bilet alacağız!!
En çok etkileyen de bütün bu karmaşadan nefret eden kocam . O kadar sinir oluyor ki artık dışarı bile çıkmıyor.
O yuzden akşam single im ! Neyse işin iyi tarafı bedava bir bakıcım var J hem de en güvenilirinden ..
Tabi Alp in olması da zaman yönetimini değiştiriyor , daha planlı programlı olmak zorundasınız.
Ama her şehirde insanlar çocuk sahibi oluyor.Böyleyken bu şehrin yaşayanlarının sinirlerini yemesi neden?
Buradan sonra yürüyerek işe gidebileceğim ve yürüyerek denize girebileceğim bir şehir arıyorum !
Neyse yine de heyecanlıyım ! Birazdan Hisar , boğaz ve Sirkeci’ye gidiyorum . Eski İstanbul ve boğaz manzarası... Her vapur yolculuğum bana bu şehre taşınma sebebimi hatırlatıyor. Kalbi atan ve insanı içine çeken , bağımlılık yaratan bu şehri....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder