7 Aralık 2014 Pazar

Amsterdam Light Fest

circle of life


Her sabah karanlıkta uyanıyoruz ama bir işe yaramış!
Hollandalılar haliyle aydınlatma üzerine ihtisaslaşmışlar.

Amsterdam Light Fest her sene oluyor. Bir çok aydınlatma enstalasyonu var. Bir çok müzede farklı eserler sergileniyor ve aynı zamanda sehrin etrafında merkezi kanallarda sanki bir açık hava galerisi yapılmış!

Yeni Amsterdamlılar olarak bisikletlerimize atladık, http://www.amsterdamlightfestival.com/en/programma/2014-2015/water-colors/ dan bakarak gezdik

Ailecek olduğumuz üzere ' a İstanbul'dan Ayse geldi' ile Cafe Kroon'da stop alınan , ya da 'anne cok acıktım' ile Mc donalds kids menu için sıralarda beklenen  ama yine de self disiplinim(iz!!) sayesinde en azından batı yakasındaki çoğu eseri görebildiğimiz keyifli bir rota yaptık.

Web sitesinde en çok etkilendiklerimden , gezerken en az etkilendim , kısaca gezip gormek lazım :)

Favorim Arborencence oldu, sanki su ışık olup yukarı çıkıyor gibi... Tekrar okudugumda da hayran kaldım..
Arborescence looks like a crossing between a system of advanced streetlights and the porous stems of a mystical mangrove forest teeming with fireflies and glowworms. The elements float on pontoons on the water’s surface and are illuminated from below by way of sensor-equipped LED lights that react to the movements of the water.
Is this what the near future looks like? It could be. Arborescence is the visualization of an idea, the application of new technological possibilities in regards to energy use, packaged in an appealing setting of a set of trees, which are among the main energy suppliers of mankind. 



arborescence


gatekeepers

universate



BU İSE BİZ ALAKASIZ BİR AGAC ONUNDE :))))



6 Aralık 2014 Cumartesi

Delight Yoga'ya basladımmmm





Artık soguk ilk gunku kadar yormuyor. 
Herseye alışıyormuş insan gerçekten. 
Sabah kanalların arasından ;Delight Yoga'nın Weteringschans subesine ulaştım 
Tekrar yogaya gidiyorum , o kadar güzel ki!!!

Eski bir apartmanın en ust katında yuksek tavanlı mumlarla aydınlanan odadan dışarı bakınca Amsterdam'ın eski evleri ve guzel bir kanala bakıyorsunuz. 


İçeride guzel sakin bir muzik. Sabahın 8:30 ugunda bile olsa güne güzel başladım... 
Burada çoğu zaman kendimi düşünmekten alamıyorum . 
'İyi' yaşıyoruz burada, daha karışık bir tanıma gerek yok.. 
1 saatlik Astanga dan sonra bu sefer museum plein' dan eve döndum. bisikletimle tabi :)

Bu arada Ece sayesinde ögrendigim bu yoga merkezi gayet başarılı . Delight Yoga' nin 3 şubesi var , o yuzden Amsterdam' da nerede oturdugunuzun bir onemi yok erişim kolay . Hersey online . Username ve password ile direk giriş yaparak derslere yazılıyoruz. Onceden hazırlık yapmakta fayda var tabi hemen doluyor.
 
İster tek ders alın (15 €) , ister aylık sınırsız alın (70€) . 
İlk baslangıc için ise 50 € luk bir introduction paketi var. (1 ayda 10 ders)




29 Kasım 2014 Cumartesi

Güzel Amsterdam Evleri

Bu şehir, kendine has dış görüntüsü ile olduğu gibi iç dekorasyonlarıyla da bizim memleketten oldukca farklı :))))


Fotograf cekimi için gittiğimiz evlerde cok guzeldi.












Hollanda'da duvar, yer döşemeleri vs genelde ev sahiplerinin kendi işçiliği, bu yuzden cok farklı ve herkesin kendi zevkine ve becerisine ozgu tasarımlar görmek mümkün .


Bir çok mobilya hiç boyasız sadece üzerlerinde basit bir cila var, ama ağaç olarak kaliteleri çok iyi.



Yüksek tavanlar , gri beton zeminler ,  içiçe girmiş yemek alanı , mutfak ve salon yanında alakasız bir giriş , ve o girişte olağanustu sasırtıcı bir piyano mesela. 




Ya da mutfakta kocaman bir tablo!!!  yine de begendigim bir tarzları var.





Onun dışında ise Aralık ayı burada çok önemli ! Madridden gemiyle Sinter Klaas gelmişşş . Dünya'nin bir başka dini yalanı..  Zamanında heralde katoliklik sempatik hale getirilmeye çalışılmış. Simdi ise işin sadece eglence kısmı var .
İlk hafta kanallardan botla geçmesini izlemeye gidip , yagmur altında saatlerce beklemiştik.
Gecen hafta Alp ile mektubumuzu yazdık ve hediyesini istedik.  Sinter Klaas'a mektup yazılınca 20 Kasım'dan (sanırım :)) 5 Aralık 'a kadar Piete' ler Sinter Klaas'tan minik hediyeler getiriyor.  ( bu aralar her hafta minik bir seyler alıyoruz)
5 Aralık ise buyuk aksam . 6 Aralık cumartesi sabah kapımızı acıyoruz ve büyük hediyemiz geliyor (ve tabi bu yuzden bugun Bart Smit'te  yarım saat sıra bekledim.  hotwheelslerimizi aldık. Kasaya geldiğimde hediyenin Sinter Klaas'tan mı olacağını sordular, ayrı ozel bir paket yapılıyor, kısacası sehir sizin yalanınıza ortak oluyor!!!)







En büyük derdimiz ise Alp 'in Hollandaca ogrenmesi.
Ne yazıkki Hollandaca öğrenme surecini dili bilmeyen anne babalar olarak desteklemek zor.
Burada olan CITO değerlendirmesinde de bir sorun olmaması için simdi biraz araştırmalara başladım.
Yakın da 5 yasında cocuk nasıl hollandacayı söker diye yazarım umarımm :)



14 Kasım 2014 Cuma

Amsterdam'da Kış ... St Martin ve Sanem Kalfa


Taşındık taşınıyoruz derken ikinci ayımız bitti. Artık soguk Hollanda günlerinin tadını çıkarıyoruz.
2. Ayın sonunda Alp artık Hollandalı arkadaslar da edinmeye basladı.
Playdate (oyun saati) , sleep over (yatıya kalma) kelimeleri hayatımıza girdi.
Sint Martin  geleneklerine bile katıldık .
Alp ve arkadaslarıyla ellerinde lambalar cukulata seker topladık. Pazar gunu ise Sinter Klaas'ımız var. Noel babanın sehre geldigi gün !!



Soyledikleri gibi inişli çıkışlı duygular ile yeni hayatımıza alışmaya devam ediyoruz.
Dün ilk kez bir arkadaslarımızın referansı ile babysitter' ımız oldu. Boylece biz de biraz özgür kaldık.
İlk denememizde bisiklete atlayıp Sanem'in CD lansmanına gittik..
Guzel muzik, guzel bir sohbet .. Geldigimden beri gercekten dinlendigim bir an oldu :)
Sanem'i son derece tavsiye ediyorum.
http://www.sanemkalfa.com/

Gurbetci olarak biz Cemberimde gul oya'yı bol  bol dinledik ama dogrusu Canto de Ossanha , Blue Skies da cok basarılı..





11 Ekim 2014 Cumartesi

Meraklısına Amsterdam İlk Günler:



12 Eylul 2014..  Bir sabah bir baktık , başka bir sehirde uyanmışız .
O sehri tanımaya çalıştık ,  bahsettikleri ‘yabancı’ halimiz ile mücadelemiz basladı.
Biraz biz adapte olacağız, biraz kendimizi kabul ettirmeye çalışacağız. Buradaki diğer yabancı aileler gibi biz de bazen karanlık kış gününde kaybolacağız , bazen de medeniyetin getirdiği rahatlıkla mutlu olacağız.
Amsterdam taşınmak için en kolay Avrupa sehirlerinden . Cunku hersey  kompakt.
Sehrin bir ucundan diğerine gitmek 20 hadi bilemediniz 30 dakika.  Her yer birbirine benzer konfora sahip.  

Gelelim kendi maceralarımıza:

EV TESLİM
Tasındıgımız gun kiralık evimizi almaya 45 dakika geciktik ( Bugünün adı: First inspection ve bu işlem sonunda emlakçı tarafından size bir inspection report veriliyor) . Ev sahibimiz acısından hic hos olmadı tabi , biz gelince cıktı !!  Bilgilerimizi yazılı olarak Welcome letter dan aldık. (Burada kiracıya bir welcome letter yapılmak zorunda , yazılı olarak her bilgiyi vermelisiniz.)
Evde bir durum olduğunda da (ki bizim sıcak suyumuz bozuldu.) Dunya’nın obur ucunda olsalar bile ev sahibiniz gelip herseyi düzeltmek ile yukumlu.

OKUL
İlk işimiz Alp ‘in okuluna gitmek oldu. Alp, bir Montessori okuluna başladı.  Okul konusunda bir cok iniş çıkış yasasak da sonunda bana ofisim tarafından hazır edilen bu okula evimizin dibinde olduğu için gitmesine karar kıldık. Alp 5 yasında . Eski okulunda arkadaşları ve öğretmenleri ile sevgi dolu bir hayatı vardı vardı . İlk hafta dusundugumuzden zor gitti.
Ustelik ilk veli görüşmesinde bir iki Turk ve hipi Hollandalı dışında kimse bizimle ilgilenmedi. Ben korktum .
Aklımda korkunç Hollanda ırkçılığı kat kat buyudu. Ama yılmadık . 19 Eylul’de Alp’i koroya aldılar , bilmese bile ‘engage’ olmasını istedikleri için.

Sonrasında biz de aile katkısı yapmaya başladık, zaten okulda dersin bir parçası olmamızı sağlayan bu aktivitelere seve seve katılıyoruz.  
Üzerine  tam 2 saat Dutch veli toplantısına gittim! Burada buzlarım cozuldu. Okuldaki bir Dutch anne tum toplantıyı bana İngilizceye cevirdi. Okuldan aksam 9 bucukta çıktık , tum ogretmenler teşekkür etti. Alp için oradaydım .
Sonuc olarak destek verdiğimiz dersler, esimin sosyal iletişimi ve benim azmim ve tabi Alpin de bize olan güveni ile okul günlerimiz düzene girdi. Evet Alp halen Hollandaca bilmiyor ama her gun bir kelime ile eve geliyor. Ayrıca okulumuz haftada bir gun  ona ozel bir ders ayarladı.
Ayrıca montessori eğitim sistemini de cok beğendik. Ogrenciler oturup yazı ve matematik derslerine başlamıyor. Cisimleri kavrama , bazı hobilere kendini yakın hissetme , tartışma ortamlarında duzgun fikir belirtme gibi daha farklı konularda yetkinliklerini geliştiriyorlar. Basta bizi korkutan bu sistem sonradan cok cok hoşumuza gitti.

Okulda Crea adı verilen yaratıcılık günleri var. Kağıtlar, boyalar, kumaş parçaları  ile farklı konular çalışılıyor. Alp’in cok dikkatini cekti.  Uzun zamandır cocugumu bu kadar yaratma hevesli görmemiştim J


COCUK AKTİVİTELERİ :
Öncelikle bir ailenin adını yazmadan olmaz. Mete , Yasemin ve tabiki de Bartu.
Buraya geldiğimizde bir ortak arkadaşımızın (genel mudurum J) önerisi ile arayıp oncelikle sadece bir iki sey danışırım dediğim bu arkadaşlarımız,  resmen elimizden tuttu.  Bartu ile Alp de güzel anlaştı. Böylece kendimiz gibi bir cok Turk aile , ve çocukları ile tanıştık.  Hem anne baba olarak bizim için hem de Alp için geçiş surecimiz cok daha kolay oldu.
Hollanda bir çocuk yetiştirme cenneti . Bir cok aktivite var.  Öncelikle hemen Selim bey’in korosuna yazıldık.  Haftasonları bir gun 1,5 saat Türk çocuklardan oluşan bu koroda Alp,  Bartu, Piraye , Efe, Muratcan, Batuhan… Selim Bey’in öğretmenliğinde hem Turkce hem İngilizce hem de Hollandaca sarkılar söylüyorlar. Bu sayede Turk kulturumuz ve arkadaşlık bağlarımızdan da Alp’i kopartmamış oluyoruz. Her ne kadar adapte olmaya hevesli olsak da sonuçta bazen turk turke olmak sanki Hollanda da tatil almak gibi J

Hollanda’da her çocuk yüzmek zorunda.  Öncelikle seviyesine gore bir level’dan başlıyor ve sertifikası olana kadar ders almak zorunda .Sehirde bir cok havuz var. Bunun için de yakınımızda oturan yine bir ortak arkadaşımız sayesinde tanıştığımız Hayat’ın ikiz kızları ile aynı havuza yazıldık.
Bir diğer hobimiz after school olacak .  Okulların içinde çalışan anne babalar için okul sonrasında 3-5,5 saatleri arasında klüpler var. Bizim okulumuzda DONS var. Drama  ve Spor yapıyorlar.
Bir başka sevilen erkek çocuk aktivitesi ise futbol . Bu konuya daha el atamadıkJ
Burada bakıcı olmadığı uzere bu aktiviteler ile cocugumuzu mutlu edip , İstanbul trafik derdinden kurtardığımız enerjimizi evimize bakmak ve ailemizle güzelleştirmek ile geçiriyoruz.

MUTFAK :
Her Türk gibi biz de bir Kuzey ülkesine taşınınca ne yiyeceğiz demiştik. Ama Amsterdam bu konuda en sıkıntısız noktalardan .
Biz Pijp’ta yaşadığımız için buranın meşhur Turk marketi Genco’dan diğer marketlerde bulamadığımız bulgur,beyaz peynir, siyah zeytin, mercimek gibi bize ozel seyleri alabiliyoruz. Ayrıca Et konusunda Genco cok başarılı.
Amsterdam’da marketleşme cok iyi. Kucuk ev eşyası ve depolama gereçleri , utu tahtası vs için Blokker, buyuk market alışverişi için Dirk ve her zaman uğramak için ise Albert Hein vazgeçilmez. Ben tavsiye üzerine temizlik malzemeleri için bir kez Lidl’a da gittim.
Sutte Half volle (yarım yağlı) , yoğurtta ise (Campina Boer en land Halfvolle) bizim agız tadımıza cok iyi geldi.
Bunu dışında Albert Cuyp’ta her Cumartesi sabahı gidiyorum. Ozellikle deniz urunleri için cok cok güzel .




Amsterdam da beyaz et cok başarılı, tekrar tavuk yemeğe başladım J J Peynir’e değinmiyorum bile, sayfalarca yazmam lazım
Hollanda da cok sevdiğim bir sey var. Sizi başka birsey ile ilgilenmeden dikkatle dinliyorlar.  Pazar da bile herkes tek tek alışveriş yapıyor.
Hollanda’da  bitterball’u sevdim !Bira yanında cok güzel gidiyor:=)
Kısacası en sorunsuz konumuz mutfak alışverişi oldu , bir o kadar da keyifli. Hersey sırayla oluyor.

TASIT:

Bisiklet:  Halen kocam ikinci el bisiklet almayı kabul etmese de burada en ucuz bisikleti , en pahalı bir kilit, ve bir de tekerlek kilidi ile kapatıyorsunuz.  Bisiklet = taşıt . Tüm sehri onunda yağmur çamur demeden gezebiliyorsunuz.
OV Chipcard: Alınması gereken ikinci önemli araç . Bu karta para yükleyip  tram, tren ve otobüse binebiliyorsunuz. Toplu tasıma cok başarılı.
Greenwheels : Arabamız yok diye uzak yerlere gidemiyor değiliz. Sehrin farklı noktalarından araba kiralayıp bırakabiliyoruz.  (www.greenwheels.com)

GEZMEK:

Sansımıza ilk günlerimiz hava cok güzeldi. Biz Yasemin ve Mete’nin elimizde tutması sayesinde hızlı olaya girdik. İlk haftasonumuzdan Scheveningen'e gittik. Burası Den Haag’ın da ilersinde bir sahil , muhteşem balıkçılardan bahsediyoruz. Bartu ve Alp butun gun kumların içinde oynadılar ve uçurtma uçurdular.


İkinci haftasonun da ise Lelystad ‘a gittik. Aslında amacımız bot yarışını görmekti, ama gemileri görebildik ancak J  Lelystad’da buyuk bir acık hava alışveriş merkezi soz konusu. Bir cok outlet mağaza var. Cocuklar için de bir cok alan kurulmuştu , yine tum enerjilerini orada yitirip pestil gibi eve döndüler.






Bu arada , Pijp yani evimizin bulunduğu yer de kafeleri, Sarphati park ve butik mağazaların olduğu caddesi ile ayrı bir güzel.  Bir bira içmeye çıkıp bisikletlerimiz ile 5 dakikada gidebiliyoruz.

Sonraki hafta  Turkiye’den misafirler gelmeye başladı.  


Hava güzel olunca kendimizi parklara attık,  Museimplein, Sarphati park ve Westerpark ayıramıyorum hepsi cok güzel. Cocuk oyun alanları , cimler  muhteşem.  Tek yapmanız gereken bir sırt çantası içinde piknik matı, bira, meyve,  Alp için sut, su, ve top tabiki de J

7 Eylül 2014 Pazar

Hollanda ya tasınma sanatları - Chapter 4 - Ayrılık


Su ana kadar olan formlar ve formaliteleri bir kenara atalım.
Bir Turk olarak ‘göçmekten’ asla korkmamışımdır, asla problem etmem .
Ne kadar soylensem de en sevdiğim eşyalarımdan birisi bavulum. Bu yüzden de  tatil sever olduğumu düşünüyorum.
6 Eylül Cumartesi tüm arkadaşlarımızı Karakoy’de Bej’e cağırdık. 
  • 'Maksat muhabbet'
  • 'Zaten çok sık Türkiye’ye gidip gelebileceğiz biz '
  •  'yani sorun yok '
  •  'özlem gurbet yok.' 
  • 'Hem çocuk olduğundan beri ne kadar sık görüşüyoruz ki?' 

Bunları tekrar tekrar içimden saydım. Ta ki Unal ve Sıla kapıdan girene kadar.. O anda boğazıma bir şey yapıştı.
-          Naptım ben ya ???
Hayatta iki tip insan olduğunu düşünürüm hep. Birisi hayatı boyunca konforlu olmanın bir yolunu arar ve bulduğunda bunu kaybetmemek için herşeyi yapabilir.

Diğerleri de hayatı boyunca aynı konforun hayalini kurar ve onu belki defalarca da elde eder, ama sıkılır işte, hep başka tecrübeleri merak eder. Bu insanın hayatı hareketli ve yorucu geçer. Kendimi  buraya koyuyorum.


Kısacası çok sevdiğim, uğruna annemi İzmir’de bırakıp geldiğim İstanbul ile güzel birlikteliğimizin sonuna geldim. 15 yıl olmuş, burada arkadaşlarım dostlarım olmuş, burada bir ailem, yuvam ve hayatım olmuş.  Ne kadar şikayet etsem de ‘istanbul bitmez!’  


31 Ağustos 2014 Pazar

Hollanda'ya taşınma sanatları - Chapter 2

Okul ve D Tipi visa...
9E montessoride bir sınıf

Okul Amsterdam icin garip sekilde buyuk bir sorun.
Ozellikle 4 yasından sonra tasınma soz konusu ise extra dikkatli olmak gerekiyor.
Amsterdam' a en ufak bir gitme planı olan varsa bugun cocugunu okula yazdırmalı :) muhtemelen yaşı tuttugunda tasınılmış olur ve sıra gelir.
1 aylık kira kontrat surecimiz netleştiginde , okul icin bakınmaya başladık. Her yabancı gibi ilk tercihimiz internation school' lardı ama evimize yakın olanlarda yer bulamadık. Bazılarında ucretli , az bir kısmında ucretsiz olarak kendimizi waiting list'e yazdırdık. Genelde uzun formlar doldurmak ve dikkatli okumak gerekiyor.
Tum eforumuza ragmen halen bir sonuc almış degiliz.
İlk bakılan link:  www.iamsterdam.com
Okullara email ve ya direk telefon ile ulaşıp bilgi alınabiliyor.
Ama dedigim gibi bekleme listeleri var ve uzun listeler .
Bugun olsa , ilk gitme dusuncemin ardından direk AISC okuluna yazılırdım.
Ama tabi onceliği işi ve kontratı netleştirme, ev bulma konularına verince bir baktım tatil dönemi geldi ve okullar kapandı.
Henrick Keijserstraat - evimiz
Tatil donüşünde ise okullar ile gorusebiliyorduk ama okullar acılmıştı. Alp gec kaldı ve yapabilecegimiz birsey yoktu.

İkinci opsiyon olarak etrafımızdaki mahalle okullarına bakmaya başladık. Burada 3 farklı sistem gozumuze carptı

  1. Basisschool
  2. Dalton
  3. Montessori

Ana farkları okuldaki kuralcılık ve disiplin. Yukarıdan asagıya gittikce disiplin yerini ozgurluge bırakıyor.

Devlet okullarında googledan bakıp adresinize yakın okulları arayıp konusabiliyorsunuz.  Yine de Dutch birinin araması daha mantıklı .

Bu noktada Avrupa'nın demokrasisi coktu!! Randevularım dısında girdigim ilk okulda Hollandalı bir kadın tarafından Hollandaca bilmeden bu okula gorusme cesaretini nasıl buldum diye asagılandım. Sallamadım tabi, ne yazıkki kuzey avrupa kulturunde bir kalınlık hakim, umursamamak gerekiyor.
Sonunda benim yerime iş yerimden randevu alındı. Uygun okullara egitimli ve modern bir Turk oldugum anlatıldı. Of cok kotu ama bu oldu.
Alp için iki okul bulundu.   Ben de onlarla gorustum.
Sonunda evimizin cok cok yakınındaki bir Hollanda okuluna yazıldık. 9E Descholekster (http://www.descholekster.nl)
15 Eylul'de burada okula baslayacagız.

parkımız - okulumuzun da parkı

Gelelim hukuksal prosedurlerimize .
Tasınma icin bizim yerimize yetki verilen immigration / reallocation agency calışıyor. (ben de onları calıştırmaya calışıyorum!!!)
Bizden istedikleri dogum belgeleri ve evlenme belgilerini burada bir nufus mudurlugunden yurtdısına cıkmak icin gerekli olacak diye aldık. Bunlar , kontratım ve yeni ev adresimi paylaşınca ön iş basvurum kabul edildi ve 5 senelik calışma iznimi almış oldum. Sonra da Pasaportlarımız ve garip olculerde cekilmiş resimlerimiz ile orjinal dokumanları en yakın konsolosluga teslim ettik.
1 gun icinde D tipi vizemizi aldık. Bu vize bizim oraya tasınma surecinde oldugumuzu bildiriyor.

Esya tasıması ise container ile yapıldıgı için gitmeden 2-3 hafta once esyalarınızı vermeniz gerekli
Esyalar alınmadan once bir yere toplanması ve inspection adı altında tasıyacak firmanın gelip görmesi gerekiyor. Inspectionımızı hemen yaptırdık ama esyaların gidişini kendi gidişimizden sadece bir hafta oncesini ayarlayabildik.
Umarım bir Turk uygulaması yapılıp kayırılabilir ve 15 gun icinde esyalarımızı alabiliriz. :):)

turk marketimiz :)

Sonrasında ise oraya gidecegiz ve orada da burokratik randevularımız olacak..
Bir sonraki yazımın tahmini konusu bu :)
Tum bunların dısında Evi tuttugumuz apartmanın altında bir Turk mimarın ofisinin olması beni cok mutlu etti.  Husnu Yegenoglu
Daha gitmeden gurbetci oldum.
kapısını caldım, bana cay ikram etti , gelince Tunc ile de gelmek isterim dedim.
Daha da onemlisi, buradaki genel mudurumun orada yasarken cok sevdigi bir aile ile tanıstım , cocukları Alp ile yasıt.
Alp için de bir arkadas olacagı icin cok sevindim.



11 Ağustos 2014 Pazartesi

Ailecek Yunanistan tatili

alp@aliki beach Thasos
Bugunku gündemde nasıl yazılır? Ülke elden gidiyor biz tatil yazıyoruz! yok yok secimden once bayramda çıktık geldik, ancak yazabildim sadece.. 
Ailecek bir Yunanistan tatili, ailecek derken Tunc ben Alp değil, esimin anne, baba, kardeşi ve Alp’in kuzeni Doruk ile beraber.
Tabi kalabalık olduğumuz uzere araba ile yolculuk yapmaya karar verdik, daha once Seda gitmiş olduğundan biraz bilerek biraz da yeniden kesiflerle keyifli bir tatil yaptık.
Sonunda bir baktık, Selanik, Kavala, Thasos ve Halkidiki’yi gezmişiz.  

Yunanistan'a araba ile giderken Ipsala’dan geçiş yapılıyor. Onceden aracınız için yeşil sigorta, kiralık araç ise bir vekalet ve uluslarası kasko yaptırmak gerekiyor.
Bir de ehliyet konusu var . Biz başka yerde araba kullanmayı dusunmedigimiz için 'Turk’e birsey olmaz' deyip ehliyetlerimizi yaptırmadık.
Saat sabah 5 te yola çıkmıştık , saat 8 -9 arasında pek de beklemeden Ipsala’nın bir ucunda Turk bir ucunda Yunan askerleri bekleyen , herkesin Turkce ve muhtemelen de Yunanca konuştuğu sınırdan geçmiş olduk . Sınır yolunda en sevdigim aycicegi tarlaları oldu. Kmlerce vardı..


İlk molamızı Dedeagac’ta verdik. İlk gordugumuz kafede  buz gibi bir Frappe ictik:) Sonra Keramoti’den feribot biletimizi aldık ve 40 dakika icinde Thasos adasına vardık.
Thasos için cok yazı var, bu yuzden nokta atış yerler yazacagım :
  • Potos ve  balık restoranları (Deniz kıyısında)
  • Aliki Beach (en guzel yer , bizim zevkimize gore bu yuzden de Turk cok :))
  • Paradise beach (tabiki de her Yunan adasının paradise beach’i olduğu gibi)
  • Marble beach te mutlaka gorulmesi gereken bir yer. Cocuklu aileler için biraz zor cunku tıpkı Kas Kaputaj'da oldugu gibi bir ucurumda denize giriliyor. Biz yine de kıyıda onları da kendimiz tutarak sansımızı denedik.

  • marble beach


Otel olarak biz adanın Limenas ve Potos bölgelerine yaklaşık aynı uzaklıkta Kinira bolgesinde bir yer seçtik ama  sanırım Potos civarında bir otel tutmak daha mantıklı.

Yine de manzaramız ve misafirliğimiz cok keyifliydi. (Kinira Beach Otel)

kinira beach hotel manzaramız

2 gun burada gectikten sonra yola cıktık, once Kavala' ya gittik. Aynı bizim oralar demek isterdim ama sunu farkettim , aynı eski bizim oralar, hala daglar yemyesil , binalar az katlı. 
Italya'da da aynı ozlemi hissetmiştim , neden kocaman kuleleri sehirlerin ortasına dikiyoruz ve surekli yoruluyoruz. 

Çok guzeldi Kavala. Yolumuz uzerinde ugradık biz, sadece bir yemeklik orada kaldık
Niko's diye bir tapas restoranına gittik merkezde . Cok guzeldi de, bence hepsi cok guzeldir , oyle hissettim. 
Niko's 


Yolculugumuzun devamını Halkidiki'ye ayırmıştık. Kavala'dan buraya yola cıktık.
Halkidiki Yunanistan'ın altında yeralan 3 catal . Biz sadece bir tanesine (Turklerin favorisine) gidebildik. Buraya Kassandra Bolgesi diyorlar 
Halkidiki cok cok genis, 15 gun kalsak ancak bitirirdik. 3 gun orada oldugumuz icin bu konuda kesiflerimiz daha sınırlı oldu. 
Polychronos bolgesinde kaldık.Afitos  kalmak için daha iyi bir nokta ama eger Polychronos' a yolunuz duserse Aspida oteli cok tavsiye ederim ve Popi 'ye kucak dolusu sevgiler. Otelimiz merkezi ve pırıl pırıldı.
Aspida

Plaj : Lefke Amos  en guzel sahil , hem de bir tesis oldugu için rahat hareket edebiliyorsunuz, butun gun geciyor. 
Aksam için ise favori nokta : Afitos geniş Alacatı tadında bir kasaba. Deniz kenarındaki manzaralı balıkcılar da cok guzeldi ama biz icerde bahcede biraz daha kasabanın icinde olmayı tercih ettik. Taverna de Steki'de hem yemek yedik hem de uzun uzun oturduk. 
Halkidiki'ye tekrar gelme kararı vererek yola cıktık.

lefke amos

Donus yolumuzda Selanik 'e gectik. Aksam vardıgımız için pek anlamadım. Sabah kalkıp sahil seridini gorene kadar 'ne alakası var canım İzmir ile' dedim. Sabah gordugum goruntu ise neden bilmem gozlerimi doldurdu. Gercekten neden duygulandım bu kadar hic bilmiyorum.
Dogruya dogru Selanik'e sanki daha once gelmiş , hatta yasamıs gibiydim . Biraz İzmir gibiydi , biraz Cesme , ve cok guzeldi. 
Sokaklarına , barlarına doyamadım. Zaten onlarda doymamıslar :) O aksam Alp'i babaannemize sepetleyip , gece dısarı cıktık. Gece 2' de artık otele donmeye karar verdigimizde bir persembe aksamı olmasına ragmen Selanik halkı gayet happy hour tadında takılmaya devam ediyordu. 
ataturkun evinde kalan tek sey bu agac!

Donus yoluna girmeden Ataturk'un evine ugradık. Buyuk bir husran , ona ait hic bir sey yok , sadece garip videoların oynadıgı cila kokan bir ev ..
Hic bir seye sahip cıkmadıgımız gibi adamcagızın dogdugu evi de halletmişiz, ben kendimce uzuldum. 

Donus yolculugumuz bir hayli zorlu oldu. 
Tum tatilciler ile aynı zamana denk geldik. Bu yuzden de 3 saat sınır kapısında bekledik. Keske yine sabah 5 te kalkıp cıksaydık! 

Sonunda geri geldik, oyumuzu kullandık, oldu bitti. Her sabah Acık radyoyu dinliyorum . bir yandan biran once gitsek diyorum , ama bitmiyor tabi boyle, bu 'Hasta Adam' hali icimi buruyor...